ÖZ
Amaç
Bu çalışmanın amacı, fibromiyaljinin kardiyorespiratuvar ve otonom sinir sistemi fonksiyonları ile yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini incelemektir.
Gereç ve Yöntem
Çalışmaya 25-50 yaş arası fibromiyalji sendromu tanısı almış 39 kadın ve kontrol grubu olarak 39 fibromiyaljisi olmayan kadın dahil edildi. Tüm katılımcılara fibromiyalji etki anketi, görsel analog skala ile ağrı skoru, yaygın ağrı indeksi, semptom şiddet skalası, fibromiyalji şiddet skalası, Beck depresyon envanteri, yorgunluk şiddet skalası, 6 dakikalık yürüme testi ve Holter cihazı ile 24 saatlik kan basıncı takibi uygulandı.
Bulgular
Karşılaştırmalı analiz, fibromiyalji hastalarının 6 dakikalık yürüme mesafesinde azalma olduğunu ve 492,26±53,95 metre olarak kaydedilen ortalama mesafenin, kontrol grubunun 550,13±44,56 metrelik ortalamasından önemli ölçüde düşük olduğunu ortaya koymuştur (p<0,005). Kalp hızı toparlanma indeksi benzer olsa da, fibromiyalji hastalarında non-dipper kan basıncı paterninin görülme sıklığı daha yüksekti (%26,9’a karşı %11,5, p<0,05). Daha yüksek fibromiyalji şiddet skalası puanları, daha yüksek yorgunluk şiddet skalası (r=0,619, p<0,001) ve Beck depresyon envanteri puanları (r=0,457, p<0,001) ile ilişkiliyken, daha düşük şiddet daha iyi 6 dakikalık yürüme mesafesi (r=-0,444, p<0,001) ile ilişkiliydi. Fibromiyalji etki anketi puanları, yorgunluk şiddet skalası (r=0,717, p<0,001) ve Beck depresyon envanteri puanları (r=0,541, p<0,001) ile ilişkiliydi, ancak 6 dakikalık yürüme mesafesi (r=-0,069, p=0,675) ile ilişkili değildi.
Sonuç
Çalışma, fibromiyaljisi olan kadınların, sağlıklı olanlara kıyasla fiziksel kapasite ve otonom sinir sistemi fonksiyonlarında bozulma olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, fibromiyaljisi olan kişilerde sirkadiyen kan basıncı ritimlerinin periyodik olarak değerlendirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca çalışma, fibromiyaljisi olan bireylerde yorgunluk ve depresif ruh halinin fiziksel kısıtlılıklardan daha etkili olduğunu göstermektedir.
GİRİŞ
Fibromiyalji sendromu (FMS), bir romatizmal bozukluk olup, yaygın kronik ağrı, uyku bozuklukları, katılık, yorgunluk ve çeşitli semptomlarla karakterizedir1. FMS semptomları günlük aktiviteleri ve yaşam kalitesini derinlemesine etkiler2. Genel popülasyonun önemli bir kısmını etkileyen FMS’nin kesin nedeni tam olarak anlaşılmasa da, merkezi sinir sisteminde artan hassasiyet ve yetersiz ağrı inhibisyon yolları ile ilişkili olduğu düşünülmektedir3. FMS hastalarının önemli bir kısmında, özellikle stresli durumlarda otonom sinir sistemi disfonksiyonu vardır. Bu dengesizlik, sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasındaki uyumun bozulmasından kaynaklanır. FMS’li bireylerde otonom sinir sistemi üzerine yapılan çalışmalar değişen sonuçlar bildirmiştir. Bazı çalışmalar FMS hastalarında sempatik hiperaktivite ve azalmış parasempatik aktivite rapor ederken, diğerleri her iki sistemin de baskılanması ile karakterize otonom sistem inhibisyonunu rapor etmektedir4. FMS hastaları birkaç kardiyovasküler otonom anormallik gösterir. Bunlar, akut strese karşı künt otonom reaktivite, barorefleks hassasiyetinde değişiklikler ve artmış arteriyel sertliği içerir5. Çalışmalar, FMS hastalarının gece kan basıncında (KB) düşüşün %10’dan az olduğu non-dipper KB paternine sahip olduğunu gösterir6. Hipertansif olmasa bile, bu patern hedef organ hasarı ve artmış kardiyovasküler morbidite riski ile ilişkilidir7. FMS, non-dipper KB paterninin bağımsız bir öngörücüsü olarak gösterilmiştir ve bu, KB’nin bozulmuş sirkadiyen ritmini önermektedir6. Altı dakikalık yürüme testi (6DYT), FMS dahil çeşitli durumlarda fonksiyonel kapasiteyi değerlendirmek için basit, güvenli ve düşük maliyetli bir testtir8. Çalışmalar, FMS hastalarının sağlıklı bireylere göre 6DYT’de daha kısa mesafeler yürüdüğünü göstermiştir9. Ayrıca, FMS hastaları 6DYT sırasında daha yüksek ağrı yoğunluğu ve algılanan efor rapor eder, bu da fiziksel aktivite sırasında artan ağrı ve eforun FMS’deki fonksiyonel sınırlamaları şiddetlendirdiğini önermektedir10. Ancak, çalışmalar FMS’de fonksiyonel kapasite ile yaşam kalitesi arasındaki ilişki konusunda çelişkili sonuçlar bildirmiştir8, 11-14. Otonom disregülasyon, FMS’deki semptomların ve fonksiyonel sınırlamaların karmaşık doğasını açıklamakta merkezi bir rol oynar4. Bu çalışmanın amacı, fonksiyonel kapasite (6DYT), kardiyovasküler otonom işlev kalp hızı toparlanma (KHT) indeksi ve ambulatuv ve ambulatuvar KB izlemine göre dipper/non-dipper patern özellikleri gibi kardiyorespiratuvar işlev parametrelerini değerlendirmek ve FMS hastalarında fonksiyonel kapasite, yorgunluk, depresyon ve fibromiyalji semptom parametreleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu bütüncül yaklaşım, FMS hastalarında semptomlar, fonksiyonel sınırlamalar ve otonom disregülasyon arasındaki karmaşık etkileşimi daha iyi anlamak için kritik öneme sahiptir. Bulgular, yeni FMS tanı ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Bu çalışma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda, FMS hastalarında kardiyorespiratuvar fonksiyon ile, hastalık şiddeti, ağrı ve yorgunluk gibi hastalığın temel parametreleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar, Helsinki Bildirgesi’ne uygun olarak çalışmaya katılmayı kabul ettiklerini, bilgilendirilmiş onam formunu imzalayarak kanıtlamışlardır. Çalışma için yerel etik kurul onayı Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’ndan alınmıştır (protokol no: TÜTF-BAEK 2021/248, karar no: 12/02, tarih: 31.05.2021). Çalışma grubu, 2016 Amerikan Romatoloji Koleji (ACR) kriterlerine göre FMS tanısı konan 39 kadın hastadan oluşmuştur15. Kontrol grubu ise FMS olmayan ve 2016 ACR kriterlerini karşılamayan 39 bireyden oluşmuştur.
Dışlama kriterleri şu şekildeydi: yaş <25 yıl veya >50 yıl, ambulasyonu engelleyebilecek muskuloskeletal sorunlar, kontrolsüz aritmi, instabil iskemik durum, ciddi valvüler stenoz ve konjenital kalp hastalığı, metabolik sorunlar (hipo/hiperkalemi, hipovolemi); ciddi kardiyomiyopati; aktif perikardit/miyokardit; yeni geçirilmiş tromboflebit/emboli öyküsü; aktif enfeksiyon; malignite; instabil angina; veya son 1 ay içinde geçirilmiş miyokard infarktüsü. Ayrıca, 6DYT öncesi değerlendirilen dinlenme kalp hızı >120 atım/dk, sistolik KB >180 mmHg ve/veya diyastolik KB >100 mmHg olan bireyler dışlanmıştır.
Sosyodemografik Özelliklerin Değerlendirilmesi
Katılımcıların demografik ve sağlıkla ilgili bilgilerinin kapsamlı bir dokümantasyonu yapılmış olup, yaş, boy, kilo, vücut kitle indeksi (VKİ), medeni durum, eğitim geçmişi, mesleki durum, komorbiditelerin varlığı ve bu durumlarla ilgili ilaçlar kapsanmıştır.
Ağrı Şiddetinin Değerlendirilmesi
Ağrı şiddeti, hastaların ağrı seviyelerini 10 cm’lik bir çizgi üzerinde işaretlemeleri talimatı verilen görsel analog skala kullanılarak değerlendirilmiştir.
Semptom Şiddetinin Değerlendirilmesi Yaygın Ağrı İndeksi
Yaygın ağrı, ilgili olarak belirlenen beş alandan en az dördünde ağrı varlığı ile karakterizedir. Çene, göğüs ve abdomen ağrısının yaygın ağrı grubuna sınırlı olmadığına dikkat etmek önemlidir. Her alan için, son yedi günde sürekli ağrı hissedilen alanlar işaretlenir. Skor 0 ile 19 arasında değişir. Tersine, yüksek skorlar ağrının varlığını gösterir15.
Semptom Şiddet Skalası
Skala, A ve B olmak üzere iki grupta değerlendirilir. Bu gruplara ait maddelerden elde edilen toplam skor hesaplanır. A grubunda, yorgunluk, dinlenmeden uyanma, bilişsel bulgular ve son haftadaki somatik semptomlar dahil tüm maddeler 0-3 arasında skorlanır (maksimum skor: 9). B grubunda, son 6 aydaki baş ağrısı, alt abdominal ağrı-kramp ve depresyon değerlendirilir (maksimum skor: 3). Sonuç olarak, semptom şiddet skalası (SŞS) için maksimum ulaşılabilir skor 12’dir15.
Fibromiyalji Şiddeti Skalası
Yaygın ağrı ve semptom şiddet skalaları, bir hastanın FMS olup olmadığını belirlemek için kullanılır. Bu skalalarda 12’nin altındaki skorlar durumun varlığını önermez. Yaygın ağrı indeksi (YAİ) ≥7 ve SŞS ≥5, veya alternatif olarak YAİ 4-6 ve SŞS ≥9, FMS’yi gösterir. Hastalığın şiddeti elde edilen skorlarla orantılı olarak artar. Eşlik eden ağrılı bozuklukların varlığı FMS tanısını dışlamaz15.
Yaşam Kalitesi ve Fonksiyonel Durumun Değerlendirilmesi
Türkçe’de geçerli ve güvenilir olduğu Sarmer ve ark.16 tarafından gösterilen fibromiyalji etki anketi (FEA), FMS tanılı bireylerde yaşam kalitesi ve fonksiyonel durumu değerlendirmek için kullanılmıştır17. Söz konusu skala, fiziksel fonksiyon, genel iyi olma hali, işe katılamama, işyerinde yaşanan zorluklar, ağrı, yorgunluk, sabah yorgunluğu, katılık, anksiyete ve depresyon dahil on farklı özelliği kapsar. İyi olma halinin öznel deneyimi hariç, düşük skorlar iyileşmeyi veya hastalığın daha az etkisini gösterir. Toplam FEA skoru <39 hafif etkilenmiş, ≥39 ila <59 orta derecede etkilenmiş ve ≥59 ciddi derecede etkilenmiş olarak kabul edilir18.
Yorgunluk Şiddetinin Değerlendirilmesi
Katılımcıların yorgunluk seviyeleri, yorgunluk şiddet skalası (YŞS) kullanılarak ölçülmüştür19. Bu skalada Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği Gencay-Can ve Can20 tarafından gösterilmiştir. Skala dokuz sorudan oluşur. Her soru 1’den 7’ye kadar bir skalada skorlanır, 1 “kesinlikle katılmıyorum” ve 7 “kesinlikle katılıyorum” anlamına gelir. Her sorudan elde edilen skorlar toplanarak toplam skor elde edilir ve bu değerlerin ortalaması hesaplanır. Yüksek skorların elde edilmesi yorgunluğun varlığını gösterir19.
Depresyon Değerlendirilmesi
Çalışma katılımcılarında depresyon şiddetini değerlendirmek için Beck depresyon envanteri (BDE) kullanılmıştır21. BDE toplam 21 sorudan oluşur. Skalada, hastalar deneyimlerini en iyi yansıtan cümleyi seçmeye davet edilir. Her madde dört cümleden oluşur. Her durumun şiddeti puan değeri atanır, en hafif durum 0 puan ve en şiddetli durum 3 puan alır. Ulaşılabilecek maksimum skor 63’tür. Sıfır-13 skorlar depresyon yokluğunu, 14-24 puan orta derecede depresyonu ve 25 puanın üzerindeki skorlar ciddi depresyonu gösterir21, 22.
Kardiyorespiratuvar Kapasite ve Kalp Hızı Toparlanma İndeksinin Değerlendirilmesi
Bu çalışmada, kardiyorespiratuvar kapasiteyi değerlendirmek için basitliği ve minimal ekipman gereksinimi nedeniyle 6DYT kullanılmıştır. Test öncesi ve sonrası KB, kalp hızı ve oksijen saturasyonunu kapsayan kapsamlı bir değerlendirme yapılmıştır. Katılımcılardan, 30 metrelik düz bir koridorda altı dakika boyunca olabildiğince hızlı yürümeleri istenmiş ve kat edilen toplam mesafe metre cinsinden titizlikle kaydedilmiştir23. Ayrıca, test sonunda kalp hızı ile bir dakika sonra kaydedilen kalp hızı arasındaki fark, KHT indeksi olarak belgelenmiştir24. Anormal KHT indeksi, zirve egzersiz kalp hızından dakikada 12 atım veya daha az azalma olarak tanımlanmıştır25.
Ambulatuvar Kan Basıncı Ölçümü
Yirmi dört saatlik değerlendirme, KB Holter cihazları ile gerçekleştirilmiştir. Saat 6.00 ile 22.00 arası gündüz, 22.00 ile 6.00 arası gece olarak kabul edilmiştir. Cihazlar, gündüz 30 dakika aralıklarla ve gece 60 dakika aralıklarla KB ölçümü yapacak şekilde programlanmıştır. Katılımcıların ambulatuvar kan basıncı (AKB) ölçümlerini değerlendirirken, gündüz geçerli ölçümlerin yüzdesinin %70’in üzerinde olması dikkate alınmıştır. Ortalama gece sistolik KB’si, ortalama gündüz değerine göre %10 veya daha fazla azalanlar dipper, daha az azalanlar non-dipper olarak tanımlanmıştır. Yirmi dört saatlik ortalama sistolik KB ≥130 mmHg ve/veya diyastolik KB ≥80 mmHg hipertansif olarak kabul edilmiştir26.
Örneklem Büyüklüğü Hesaplaması
G*Power kullanılarak yapılan güç analizi, çalışmanın 78 katılımcı (her grupta 39) içermesi durumunda %95 güven ile %80 güç elde edilebileceğini ortaya koymuştur.
İstatistiksel Analiz
Verilerin istatistiksel analizi SPSS 21.0 yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sürekli değişkenler ortalama ± standart sapma olarak ifade edilirken, kategorik değişkenler sayı ve yüzde olarak sunulmuştur. Kalitatif verilerin karşılaştırılması amacıyla ki-kare testi kullanılmış, kantitatif verilerin karşılaştırılması amacıyla Student t-testi ve Mann-Whitney U testi uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki ikili ilişkileri değerlendirmek için Spearman’s korelasyon analizi kullanılmıştır. Sonuçlar %95 güven aralığı ve p<0,05 anlamlılık düzeyi ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Bu çalışmaya Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda ayaktan tedavi gören, 25-50 yaş arası, FMS tanılı 39 kadın ve FMS olmayan 39 kadın olmak üzere toplam 78 birey katılmıştır. Çalışma katılımcılarının demografik verileri Tablo 1’de gösterilmiştir.
Demografik özellikler karşılaştırıldığında, iki grup arasında yaş ve VKİ ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken (p>0,05), medeni durum, eğitim durumu ve mesleki gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur (p<0,05).
FMS hastalarının %24,4’ü duloksetin, %6,4’ü pregabalin kullanmıştır. Bildirilen komorbiditeler açısından iki grubun karşılaştırılması, FMS ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark göstermemiştir. Komorbiditelerin ve bu komorbiditeler için ilaçların dağılımı Tablo 2’de gösterilmiştir.
FMS grubu ve kontrol grubunun semptom parametrelerinin karşılaştırılması Tablo 3’te gösterilmiştir. Değerlendirilen tüm parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı farklar belirlenmiştir (p<0,05).
FMS ve kontrol gruplarının ortalama 6 dakikalık yürüme mesafesi (6DYM) ve KHT indeksi arasındaki farkın istatistiksel anlamlılık değerleri Tablo 4’te gösterilmiştir. FMS grubunda toplam 16 birey (%41) ve kontrol grubunda 12 birey (%30,8) anormal KHT indeksi sergilemiştir. FMS grubundaki ortalama 6DYM, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşükken (p<0,05), her iki grup arasında hem ortalama KHT indeksi hem de normal ve anormal KHT indeksi olan hasta sayısı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0,05).
Yirmi dört saatlik AKB ölçümü sonrası, FMS grubunda 11 kişi ve kontrol grubunda 6 kişi hipertansiyonlu bulunmuştur. Bu kişiler gruplarına yeniden dağıtıldığında, FMS grubunda 21 (%53,8) ve kontrol grubunda 9 (%23,1) hipertansiyonlu bulunmuştur. FMS grubu, kontrol grubuna göre daha yüksek sayıda hipertansiyonlu hastaya sahipti (p<0,05).
Yirmi dört saatlik AKB ölçümü sonucunda elde edilen verilere göre FMS grubu ve kontrol grubundaki normal dipper ve non-dipper birey sayılarının karşılaştırması yapılmıştır. Sonuçlar, FMS grubundaki bireylerin %82,1’inin (32 hasta) ve kontrol grubundaki bireylerin %59’unun (23 hasta) non-dipper patern gösterdiğini ortaya koymuştur. FMS grubunda
non-dipper olma olasılığı, kontrol grubuna göre daha yüksekti (p<0,05). Yirmi dört saatlik ortalama sistolik KB’de, gece sistolik KB’de azalma gözlenmiş olup, FMS grubunda ortalama azalma %5,29±6,30 ve kontrol grubunda %6,82±7,3 olarak bulunmuştur. İstatistiksel analiz, gruplar arasında anlamlı fark olmadığını ortaya koymuştur (p>0,05).
FMS grubundaki katılımcıların semptom parametreleri üzerinde korelasyon analizi yapılmıştır. SŞS skoru, YŞS skoru ile ilişkilidir. Fibromiyalji şiddeti (FŞ) skala skoru ile YŞS ve BDE skorları arasında pozitif ilişki, 6DYM ile ters ilişki vardır. FEA skoru, YŞS ve BDE skorları ile ilişkilidir, ancak 6DYM skoru ile ilişkili değildir. Korelasyon analizi Tablo 5’te gösterilmiştir.
TARTIŞMA
Çalışma, FMS’li kadınlarda fibromiyaljinin kardiyorespiratuvar ve otonom sinir sistemi işlevleri ile yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini incelemiştir. FMS hastaları, kontrol grubuna göre azalmış 6DYM sergilemiş olup, bu potansiyel kardiyovasküler etkileri önermektedir. KHT indeksi benzer olmasına rağmen, fibromiyalji hastalarında non-dipper KB patern prevalansı daha yüksektir. Daha yüksek fibromiyalji şiddeti, daha fazla yorgunluk ve depresyon ile ilişkilidir ve daha düşük şiddet daha iyi yürüme mesafesi ile ilişkilidir. Semptom şiddeti ile yorgunluk arasındaki korelasyon istatistiksel olarak anlamlıdır. Ancak semptom şiddeti ile depresyon arasında korelasyon bulunmamaktadır. Araştırma, YAİ ile YŞS skorları, BDE veya 6DYM arasında korelasyon olmadığını ortaya koymuştur. Fibromiyaljinin etkisi, yorgunluk ve depresyon şiddeti ile ilişkilidir, ancak 6DYM ile ilişkili değildir. Çalışma, FMS’nin egzersiz kapasitesi ve iyi olma halini etkilediğini, ayrıca kardiyorespiratuvar sistemi, özellikle otonom sinir sistemi üzerindeki etkiler yoluyla etkilediğini ve semptom ilişkilerinin karmaşık olduğunu, hastalığın çok yönlü doğasını vurgulamıştır.
Çalışma, FMS tanılı bireylerin FMS olmayan bireylere göre azalmış egzersiz kapasitesi sergilediğini göstermiştir. Bu bulgu, önceki araştırmaların bulguları ile uyumludur ve FŞ ile ilişkilidir27-29. Araştırma, FMS’nin otonom sinir sistemi üzerindeki etkisini daha da vurgulamış olup, yükselmiş arteryel KB gözlemlenmiştir4. Sağlıklı insanlarda, gece KB’de azalma, “dipping pattern” olarak bilinen, KB’nin sirkadiyen ritmi nedeniyle beklenir. Bu ritim, otonom sinir sistemi, özellikle sempatik sinir sistemi tarafından kontrol edilir26, 30. Ancak, FMS hastaları sıklıkla kardiyovasküler risklerle ilişkili “non-dipping pattern” gösterir31, 32. Inal ve ark.6, FMS ile non-dipping KB arasında ilişki bulmuş olup, FMS hastalarında sağlıklı bireylere göre daha yüksek frekans olduğunu, ek bir risk faktörü önerdiğini belirtmiştir. Çalışma, hem normotansif hem hipertansif bireyleri içermiş olup, her iki grupta da çoğunluğun non-dipping pattern’e sahip olduğunu, ancak FMS grubunda frekansın kontrol grubuna göre daha yüksek olduğunu, önceki araştırmalarla uyumlu olduğunu bulmuştur6. FMS hastalarının sağlıklı insanlara göre kardiyovasküler hastalık için daha yüksek riskte olduğu bilinmektedir33, 34. Özellikle orta-yüksek yoğunluklu fiziksel aktivite seviyelerinin yetersizliği bundan sorumlu tutulmaktadır33. Ancak, non-dipper pattern destekler43, 44 FMS hastalarında artmış kardiyovasküler riske katkıda bulunabilir7, 31, 35. Bu pattern, hem normotansif hem hipertansif bireylerde kardiyovasküler morbidite ile ilişkilendirilmiştir7, 31. Bu ilişki, ofis ve 24 saatlik AKB seviyeleri gibi geleneksel risk faktörlerinden bağımsız görünmektedir35. Bu nedenle, FMS hastalarının non-dipper pattern’e sahip olup olmadığını belirlemek için tek seferlik KB kontrollerine ek olarak AKB izlemi yapmak, kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Fibromiyalji hastalarında kardiyovasküler risk ile non-dipper pattern arasındaki ilişkiyi inceleyen büyük ölçekli çalışmalar bu konuda yardımcı olacaktır.
Egzersiz sonrası kalp hızındaki beklenen oranda düşüş, öncelikle parasempatik sinir sisteminin yeniden aktivasyonu ile ilişkilendirilmiştir5. Bu fenomen, optimal otonom sinir sistemi regülasyonunun bir göstergesi olarak hizmet eder ve böylece fizyolojik denge ve iyi olma halinin sürdürülmesine katkıda bulunur. Anormal KHT indeksi, egzersiz sonrası dakikada kalp hızında 12 atım veya daha az düşüş olarak tanımlanır ve iş yükü ve egzersiz sırasında kalp hızı değişikliklerinden bağımsız olarak mortaliteyi öngörür25. FMS hastalarının egzersize azalmış kronotropik yanıt ve sağlıklı bireylere göre daha yavaş kalp hızı iyileşmesi olduğunu öneren çalışmaların yanı sıra36, 37, bizim çalışmamıza paralel olarak FMS hastalarının KHT indeksi açısından FMS olmayan bireylere benzer olduğunu bulan yazarlar da vardır38. Benzer sonuçları bulan Bardal ve ark.38, bizim çalışmamızdaki gibi submaksimal egzersiz testi sonrası KHT indeksi değerlendirmiştir. Çalışmalar arasındaki sonuç farkının, kullanılan test protokollerindeki varyasyonlara atfedildiği hipotez edilmektedir. Bardal ve ark.38 tarafından daha önce belirtildiği gibi, KHT indeksi değerlendirme protokolünde, KHT dönemi sırasında karşılaştırılabilir mutlak yükün sürdürülmesini sağlayan durumlarda, FMS hastaları düşük aerobik kapasiteleri nedeniyle post-egzersiz kalp hızı oranında daha dar bir düşüş gösterebilir. Oysa hem Bardal ve ark.38 çalışmasında hem de mevcut çalışmada, katılımcılar kalp hızı toparlanma döneminde dinlenmedeydi. Bu çalışmada gözlemlenen çelişkili bulgular, otonom sinir sistemi disfonksiyonunun karmaşık doğasını yansıtmaktadır. Mevcut çalışmalar genellikle FMS hastalarında sempatik hiperaktivite ve azalmış parasempatik aktivite rapor ederken, bazı yazarlar her iki sistemin de baskılanması ile karakterize otonom sistem inhibisyonunu rapor etmektedir4. Bu bulgu, KHT indeksi’nin FMS hastalarının otonom işlevini değerlendirmek için yanıltıcı bir metrik olabileceğini önermektedir.
Sayısız çalışma, FMS’nin yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkisini göstermiştir39-41. FEA, FMS’nin tüm yönlerini ölçen spesifik bir ankettir. FMS hastaları ile yapılan çalışmalarda en yaygın kullanılan yaşam kalitesi skalasıdır42. Çalışmamız, FMS grubunun ortalama skorunu dikkate aldığında yaşam kalitesi üzerinde orta derecede etki bulmuştur. FEA skorları yorgunluk ve depresyon ile ilişkilidir, bu önceki çalışmaları destekler43, 44. Diğer taraftan, ağrı dağılımının genişliği ile YŞS skorları ve BDE skorları arasında korelasyon bulunmaması FMS’deki semptom ilişkilerinin karmaşık doğasını gösterir. Martinez ve ark.’nın45 gözlemlediği gibi, gün içindeki ağrı seviyelerindeki dalgalanmalar FMS semptomları arasındaki ilişkilerin ayırt edilmesini karmaşıklaştırabilir. Ayrıca, fibromiyalji hastaları fibromiyalji olmayan hastalara göre daha kısa mesafeler yürürken, 6DYM ile toplam FEA skoru arasında korelasyon bulunmamıştır. Literatür, bu korelasyonun varlığı konusunda çelişkili sonuçlar içermektedir. Bazı çalışmalar ilişki bulmazken11, 12, diğerleri zayıf ila orta derecede anlamlı ilişkiler rapor etmiştir8, 13, 14. Bu uyumsuzluklar, FMS’nin çok yönlü doğası ve ölçüm araçlarının hassasiyetinden kaynaklanabilir. FMS hastalarında, yorgunluk ve depresif ruh hali azalmış fiziksel kapasiteden daha fazla etkiye sahip olabilir. Bazı hastalar günlük aktiviteleri gerçekleştirmek için yüksek irade veya adaptif stratejiler geliştirebilir, bu da fiziksel performansları düşük olsa bile daha iyi yaşam kalitesi algılamalarına yol açar11. 6DYM ve FEA farklı ancak tamamlayıcı bilgiler sağlar. Objektif performans testleri ve subjektif anketlerin birleştirilmesi, hastanın fonksiyonel kapasitesi ile hastalık yükü algısı arasındaki potansiyel uyumsuzlukları anlamak için esastır.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Bu çalışmanın, FMS klinik parametreleri ile kardiyovasküler sistem arasındaki ilişkiyi inceleyen kesitsel doğası önemli bir kısıtlılık teşkil eder. Çalışma alanındaki FMS popülasyonunun mütevazı boyutu, gruplar içindeki hipertansif ve normotansif bireylerin varlığı ile birleştiğinde sonuçların genelleştirilebilirliğini sınırlar. Çalışmanın bir diğer kısıtlılığı grupların heterojen doğasıdır. Gruplar, hipertansiyon, diyabet ve tiroid hastalığı gibi otonom sinir sistemini etkileyebilecek komorbiditeleri olan katılımcıları, ayrıca antihipertansif ve antidepresan gibi ilaç kullanan katılımcıları içermiştir. Her iki grupta benzer komorbidite seviyeleri, bu kısıtlılığın sonraki sonuçlar üzerindeki olumsuz etkisini azaltır. Sonraki çalışmalar, yeni hastaları dahil ederek çalışmamızdaki hasta popülasyonunu artırmayı ve grup içinde daha fazla homojenlik sağlamayı planlamaktadır.
SONUÇ
Bu çalışma, kadınlarda fibromiyaljinin kardiyorespiratuvar ve otonom sinir sistemi işlevleri ile yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Bulgular, fibromiyalji olan kadınların etkilenmemiş kadınlara göre daha kötü fiziksel kapasiteye sahip olduğunu önermektedir. Otonom sinir sistemi değerlendirmesi, parasempatik sinir sistemi ile ilişkili KHT indeksi’nin iki grup arasında benzer olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, sempatik sinir sistemi ile ilişkili ve 24 saatlik AKB izlemi ile belirlenen “non-dipper” pattern, fibromiyalji olan kadınlarda daha sık meydana gelmiştir. Bu sonuçlar, FMS hastalarında potansiyel kardiyovasküler riski ima eder ve otonom sinir sisteminin karmaşık doğasını vurgular. Yaşam kalitesi ve psikolojik faktörlerin etkisi dikkate alındığında, yorgunluk ve depresif semptomların fibromiyalji hastaları üzerindeki etkiyi şiddetlendirme kapasitesine sahip olduğu gözlemlenmiştir. Ancak, fonksiyonel kapasite ile benzer bir ilişki gözlenmemiştir. Sonuç olarak, FMS hastalarını değerlendirirken ofis KB ölçümleri ile birlikte sirkadiyen KB ritimlerini dikkate almak kritik öneme sahiptir. FMS, fiziksel sınırlamalar, otonom dengesizlik ve psikolojik sıkıntıyı içeren çok yönlü bir bozukluktur. FMS’nin hastaların yaşamları üzerindeki etkisi fiziksel performans ile doğrudan ilişkili olmayabilir. Bu, anlamak ve FMS hastalarını anlamak ve yaşamlarını iyileştirmek için önemlidir.


