Gestasyonel Diabetes Mellitusta Plazma Viskozitesi İle Bazi Biyokimyasal Parametreler Arasindaki İlişki
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Araştırma Makalesi
P: 6-14
Nisan 2015

Gestasyonel Diabetes Mellitusta Plazma Viskozitesi İle Bazi Biyokimyasal Parametreler Arasindaki İlişki

Namik Kemal Med J 2015;3(1):6-14
1. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Sakarya
2. Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Tekirdağ
3. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Sakarya
4. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Sakarya
5. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, İstanbul
6. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Sakarya
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 19.11.2014
Kabul Tarihi: 06.01.2015
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç

Çalışmamızın amacı gestasyonel diabetes mellituslu (GDM) gebelerde, sağlıklı gebelerde ve sağlıklı gebe olmayan olgularda bazı biyokimyasal ve tam kan sayımı parametreleri ile plazma viskozitesinin ölçümü ve plazma viskozitesi ile bu parametreler arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır.

Materyal-Metot

GDM’li 27 gebe hasta grubu, 25 sağlıklı gebe olan ve 24 sağlıklı gebe olmayan gruplarda açlık kan şekeri, insülin, total protein, albumin, total kolesterol, trigliserit, HDL-Kolesterol, LDL-kolesterol, HOMA-IR, HbA1c, Hct, Hb, PLT, MPV düzeyleri otoanalizörde, plazma viskozitesi kapiler viskozimetre ile ölçüldü.

Bulgular

GDM’li hasta grubunda sağlıklı gebe olan ve gebe olmayan gruplara göre plazma viskozitesi, total protein, albumin, total kolesterol, LDL-kolesterol, açlık kan şekeri ve insülin, HOMA-IR ve HbA1c’nin arttığı saptandı. Trigliserit düzeylerinin GDM’li grupta sağlıklı gebe olan kontrol grubuna göre arttığı belirlendi. Ayrıca plazma viskozitesi ile total kolesterol ve LDL-kolesterol arasında pozitif bir korelasyon olduğu tespit edildi.

Sonuç

Plazma viskozitesi, gestasyonel diyabetin erken tanısı ve tedavisi, hastalık progresyonunun önlenmesi ve fetüsün sağlıklı gelişiminin sağlanabilmesi açısından önemli bir parametre olarak klinikte değerlendirilebilir.