ÖZET
Amaç:
Bu araştırmada, kliniğimizde uygulanan koroner anjiyografi(KAG) hastalarında cinsiyet ve yaş gibi temel kardiyovasküler risk faktörlerinin tıkayıcı koroner arter hastalığı (KAH) prevalansı, miyokard infarktüsü (MI) ile başvuran hasta oranları ve işlem sonrası gelişen MI prevalansı gibi parametrelere etkilerini ortaya koymaya çalıştık.
Materyal ve Metot:
Mayıs-Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılan ardışık 500 KAG işlemi retrospektif olarak incelenerek hastaların demografik verileri (yaş ve cinsiyet, eski stent/koroner bypass operasyonu), anjiyografik sonuçları (KAH yaygınlığı, tıkalı olan damar sayısı ve uygulanan işlemler ile stent sayısı), ilk başvurusunda veya işlemden hemen sonra MI olup olmadığı değerlendirilmiştir.
Bulgular:
Yaş ortalaması 62.06±11.18 olup, %63’ü erkek olan hastaların %14,6’ünde normal koroner arterler (NKA), %21,8’unda tıkayıcı olmayan KAH, %3,8’ünde yavaş akım ve %59,8’ünde ise tıkayıcı KAH tespit edilmiştir.NKA olanlarda ortalama yaş 56,1±10,5 olup hem tıkayıcı (ortalama 64±11,3) hem de tıkayıcı-olmayan KAH (ortalama yaş 61±10) hastalarından anlamlı olarak daha küçük olduğu gözlenmiştir(p=0,000 ve p=0,006). KAH olan hastalar kendi aralarında kıyaslandığında ise tıkayıcı KAH hastalarının daha yaşlı oldukları saptanmıştır(p=0,026). NKA olanların büyük çoğunluğunun kadın olduğu (%74), tıkayıcı olan (%71,2) ve tıkayıcı-olmayan (%64,8) KAH hastalarında erkek cinsiyetin daha sık olduğu izlenmiştir. MI ile başvuran hastalarda yaş faktörünün anlamlı etkisi olmadığı saptanmıştır(p=0,11). Kadın ve erkek cinsiyet arasında MI ile başvuru açısından anlamlı fark olmadığı (p=0.287) ancak kadınlarda ileri yaşta akut MI ile başvurma sıklığının erkeklerden fazla(p=0,015), erkeklerde ise işlem sonrası tromboembolik komplikasyonların daha fazla olduğu gösterilmiştir (p=0,011).
Sonuç:
Hastanemizde yapılan KAG sonuçlarının incelenmesi ile, hastaların genelinde tıkayıcı KAH prevalansının yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu bilgiler ışığında bölgemizde öncelikle KAH’dan birincil korumaya yönelik tedbirlerin arttırılması gerekliliği bir kez daha vurgulanmalıdır.