ÖZET
Amaç:
Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAAS), oksidatif stres ve çeşitli gastroenterolojik mekanizmalarda önemli roller oynar. RAAS etkili bir ajan olan omapatrilat, hem neprilisin nötr endopeptidazı (NEP) hem de anjiyotensin dönüştürücü enzimi (ACE) inhibe eder ve bu nedenle mide ülserine karşı koruyucu mekanizmaları etkileyebilir. Dolayısıyla bu çalışmada, omapatrilat tedavisinden kaynaklanan farmakolojik ve biyokimyasal değişiklikleri ortaya çıkarmak için farelerde indometazin tarafından indüklenen bir mide ülseri modelinde omapatrilatın gastroprotektif rolü incelendi.
Gereç ve Yöntem:
Kırk iki BALB/c faresi yedi gruba ayrıldı: Kontrol, sadece 40 mg/kg omapatrilat, sadece 25 mg/kg indometazin, indometazin ve 40 mg/kg famotidin, diğer üç grup ise indometazin ve 10-40 mg/kg omapatrilat. Tüm kimyasallar belirlenen dozlarda 0,5 mL %0,9 NaCl solüsyonu içinde oral gavaj ile verildi. Mide ülserleri, famotidin (40 mg/kg) ve omapatrilat (10-40 mg/kg) ile tedavi edilen farelerde indometazin tarafından indüklendi. Mide dokusu örnekleri makroskobik olarak incelendi; ve oksidatif stres biyobelirteçleri malondialdehit (MDA), glutatyon (GSH), NEP, ACE seviyeleri ve ayrıca süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesi ölçüldü.
Bulgular:
En iyi antiülser aktivite 40 mg/kg omapatrilat ile ölçüldü, burada ülser gruplarında gözlenen gastrik hasar önemli ölçüde tersine çevrildi ve spesifik famotidin tedavisine en benzer sonuçları verdi. Artan omapatrilat dozuna bağlı olarak, SOD aktivitesinin yanı sıra GSH ve MDA seviyeleri düzeldi. ACE ve NEP seviyeleri kontrol grubundaki seviyelerle benzerdi. Dolayısıyla; gastrotoksisite ve gastrik ülser endikasyonlarının tersine çevrildiğini gösteren bu makroskobik ve biyokimyasal bulgular, omapatrilatın NEP ve ACE inhibisyonunun indometazin toksisitesindeki rolünü ve güçlü gastroprotektif potansiyelini göstermektedir.
Sonuç:
NEP ve ACE’nin omapatrilat tarafından ikili inhibisyonu, indometazinle indüklenen mide ülseri ile ilişkili oksidatif stresi baskılayabilir. Dolayısıyla; omapatrilatın ülser tedavisinde koruyucu etkisi yeni tedavi stratejileri arayışlarına yol açabilir.
GİRİŞ
Non-steroidal anti-enflamatuvar ilaç (NSAID) olan indometazin; osteoartrit, romatoid artrit, tendinit, ankilozan spondilit ve travmatik sinovit gibi ciddi enflamatuvar hastalıkların tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır1. İndometazin, enflamatuvar ağrının tedavisi için yaygın olarak reçete edilmektedir, ancak ciddi gastrointestinal ülserasyona neden olması nedeniyle antienflamatuvar etkileri gölgede kalmaktadır2. İndometazinin ayrıca oksidatif stresi arttırdığı ve midedeki kan akışını bozduğu da bulunmuştur3. Mide ülseri olan hastalar yan etkiler nedeniyle indometazin tedavisini bırakmayı tercih etmektedirler4.
İndometazin, siklooksijenaz enzimlerinin (COX-1 ve COX-2) bilinen bir inhibitörüdür; ve mide ülseri üzerindeki etkilerinin özellikle COX-1 inhibisyonuna bağlı olduğu gösterilmiştir3. Kan basıncı regülasyonunu ve elektrolit dengesini koordine eden multi hormonal bir sistem olan renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS) de mide ülserlerinin etiyolojisinde rol oynadığı yakın zamanda gösterilmiştir5,6. RAAS aynı zamanda enflamasyon ve oksidatif stres gibi patofizyolojik olaylarda da rol almaktadır7-9. RAAS’ın son ürünü olan anjiyotensin II (Ang II), oksidatif strese bağlı olarak vasküler enflamasyon ve endotel disfonksiyonu sırasında da üretilir. Ang II üretimi, vasküler nikotinamid adenin dinükleotid fosfat oksidaz aktivitesini artırır ve ayrıca süperoksit oluşumunu destekler. Ortaya çıkan süperoksit oksidatif stresi artırır ve endotel hasarını başlatır7. Ang II’nin anahtar aracı olduğu RAAS aktif bir ajan olan omapatrilat, hem neprilisin/nötral endopeptidazı (NEP) hem de anjiyotensin dönüştürücü enzimi (ACE) inhibe eder10. NEP inhibisyonu; daha güçlü vazodilatasyon11, oksidatif stresin azalması ve enflamatuvar sitokinlerin ekspresyonunun azalması gibi faydalarla sonuçlanır12,13. Önceki araştırmalar omapatrilatın endotel disfonksiyonunu önleyebildiğini14 ve ayrıca böbrek ve kardiyovasküler koruma sağlayabildiğini göstermiştir15,16.
Bu nedenle omapatrilat potansiyel olarak mide ülserine karşı etkili bir tedavi olabilir. Ancak mide ülseri ile ACE/NEP inhibisyonu arasındaki ilişki henüz aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada, omapatrilatın indometazin indüklenen mide ülserlerine karşı gastroprotektif rollerini, omapatrilat tarafından NEP ve ACE inhibisyonunun çeşitli oksidan/antioksidan parametreler üzerindeki etkilerini ve bu ikili NEP ve ACE inhibisyonu ile omapatrilatın antiülser rolü arasındaki ilişkiyi inceledik.
GEREÇ VE YÖNTEM
Kimyasallar
Famotidin, indometazin ve omapatrilat toz malzemeler olarak sırasıyla; Nobel A.Ş. (Türkiye), Merck Sharp & Dohme Corporation (Türkiye) ve Sigma-Aldrich’den (Almanya) satın alındı.
Hayvanlar
40-50 gram ağırlığındaki 42 BALB/c erkek fareler, deneyler boyunca standart koşullar altında (07:00-20:00 ışık süresi, %55 bağıl nem ve 21±2 °C) çelik kafeslerde tutuldu ve gerektiği kadar musluk suyu verildi ve standart pellet yemle beslendi. Tüm hayvan bakımı ve protokolleri Atatürk Üniversitesi Deney Hayvanları Etik Kurulu tarafından onaylandı (karar no: 157, tarih: 02.08.2018).
Hazırlama ve Tedavi
Fareler yedi gruba (n=6) ayrıldı, 24 saat aç bırakıldı ve aşağıdaki kimyasallar uygulandı:
Grup 1: Sağlıklı,
Grup 2 (OMA): Omapatrilat (40 mg/kg),
Grup 3 (ÜLSER): İndometazin (25 mg/kg),
Grup 4 (ÜLSER+FAMO): İndometazin (25 mg/kg) + Famotidin (40 mg/kg),
Grup 5 (ÜLSER+OMA10): İndometazin (25 mg/kg) + Omapatrilat (10 mg/kg),
Grup 6 (ÜLSER+OMA20): İndometazin (25 mg/kg) + Omapatrilat (20 mg/kg),
Grup 7 (ÜLSER+OMA40): İndometazin (25 mg/kg) + Omapatrilat (40 mg/kg).
Tüm kimyasallar, 0,5 mL %0,9 NaCl çözeltisinin oral gavajı yoluyla verildi. Omapatrilat 10, 20 ve 40 mg/kg dozlarında uygulanmış olup daha önceki deneysel çalışmalarda benzer dozlarda omapatrilatın oksidatif stres parametrelerini etkileyebildiği belirlenmiştir17,18. Uygulanan indometazin dozajı standart literatür bilgisine göre seçilmiştir3. Bu indometazin (25 mg/kg)19 dozajı, famotidin (40 mg/kg)19 veya omapatrilat (10, 20 ve 40 mg/kg)17,18 uygulandıktan 10 dakika sonra uygulandı20.
Fareler daha sonra 6 saatlik bir sürenin ardından 50 mg/kg öldürücü dozda tiyopental anestezi ile sakrifiye edildi. Farelerin mideleri çıkarıldı, daha büyük eğrilik yüzeyi boyunca açıldı ve ardından salin solüsyonu (%0,9 NaCl) ile yıkandı. Toplanan mide dokusu örneklerinde makroskobik olarak ülserli alanların görüntüleri milimetrik kağıt üzerinde ölçülmüştür21. Antiülser aktiviteleri, sağlıklı gruba kıyasla her gruptaki ülserli alandaki azalma yüzdesi olarak hesaplandı.
Biyokimyasal Ölçümler
Cerrahi adımların ardından yaklaşık 75 mg öğütülmüş mide dokusu, bir homojenleştirici (QIAGEN’den TissueLyser II) kullanılarak eppendorf tüplerinde 1 mL fosfat tamponlu salin içerisinde homojenleştirildi ve ardından santrifüjlendi. Toplam protein konsantrasyonları Lowry yöntemi kullanılarak değerlendirildi (Sigma Aldrich toplam protein kiti TP0300-1KT).
Malondialdehit (MDA) seviyeleri22 ve süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesi23 standartlarda değerlendirildi ve her numunenin süpernatantı, daha önce tarif edildiği gibi enzim bağlantılı immünosorbent analizi (ELISA) okuyucu yöntemlerinin değiştirilmiş yöntemlerine göre oda sıcaklığında çalışıldı24,25. Sırasıyla YLA0163MO, YLA1760MO ve YLA0167MO ELISA kitleri kullanılarak üreticinin talimatlara göre kullanıldı, ACE ve neprilisin aktiviteleri ve glutatyon (GSH) seviyesi BioTek Epoch Mikroplaka Spektrofotometresi kullanılarak ölçüldü.
İstatististik Analiz
Biyokimyasal ölçümler, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve IBM Statistical Package for the Social Sciences yazılımı sürüm 20.0 kullanılarak Duncan’ın çoklu karşılaştırma testi kullanılarak karşılaştırıldı. Gruplar arasındaki farklar p<0,05’te anlamlı kabul edildi. Tüm sonuçlar ortalama±standart sapma olarak ifade edildi.
BULGULAR
Mide Örneklerinde Mide Ülseri
Her deney grubundaki mide dokularının makroskobik görüntüleri Şekil 1’de gösterilmektedir. Grup 1 (sağlıklı kontrol), 2 (sağlıklı+omapatrilat) ve 4’ten (ülser+famotidin) elde edilen dokularda ülser oluşumuna dair herhangi bir belirti görülmedi ve görsel olarak anlamlı bir fark görülmedi. İndometazin uygulamasından beklendiği gibi, Grup 3 farelerden (indometazin kontrol grubu) elde edilen tüm mide dokusu örnekleri boyunca, mukozal defektlerden oluşan, farklı şekil ve boyutlarda çok sayıda ülser alan gözlendi. Bu odaklar belirgin sınırlara sahipti ve çoğunlukla şişmiş noktalarla çevrelenmişti. Sırasıyla 10, 20 ve 40 mg/kg omapatrilat ile ön işleme tabi tutulan grup 5 (OMA10), 6 (OMA20) ve 7’de (OMA40) artan omapatrilat dozajı ile bu noktaların sayısı ve boyutları azalmıştır. Bu bulgular, her deney grubunda ülserli noktaların ölçülen alanları ve bunlara karşılık gelen anti-ülser aktivitesi ile birlikte Tablo 1’de verilmektedir.
Biyokimyasal Sonuçlar
SOD, MDA ve GSH ölçümleri Şekil 2, 3 ve 4’de grafiksel olarak gösterilmektedir. 20 ve 40 mg/kg omapatrilat ile tedavi gruplarında ölçülen SOD aktivitesi, sağlıklı gruplarda (1 ve 2) ölçülenlere en yakın olanlardır. Grup 3’te en az SOD aktivitesi indometazin uygulamasıyla ölçüldü. Ayrıca 10 mg/kg omapatrilat uygulanan Grup 5’te Grup 3 ile benzer SOD aktivitesi görüldü. GSH ölçümlerinde de benzer sonuçlar elde edildi. En yüksek GSH düzeyi Grup 1 ve 2’de ölçüldü. Grup 3’te GSH düzeyi indometazin uygulamasına bağlı olarak anlamlı derecede azaldı, Grup 4’te ise standart famotidin tedavisiyle çoğunlukla düzeldi. Omapatrilat ile tedavi edilen gruplarda, Grup 5’te GSH seviyesinde yalnızca küçük bir iyileşme görülürken, Grup 6 ve 7’de GSH seviyeleri, Grup 4’te standart tedaviyle ölçülene istatistiksel olarak benzerdi. MDA ölçümlerinde omapatrilatın oksidatif strese karşı etkinliği de gözlendi. Grup 1 ve 2 en düşük MDA düzeylerini gösterirken, en yüksek MDA düzeyleri Grup 3 ve 5’te ölçüldü. Grup 4’teki standart tedavi ve Grup 7’deki 40 mg/kg omapatrilat tedavisi, Grup 1 ve 2’de kaydedilenlere en yakın MDA düzeyleriyle sonuçlandı. SOD aktivitesinin yanı sıra GSH ve MDA düzeyleriyle ilgili bu sonuçlar, omapatrilatın ülsere karşı gastroprotektif potansiyelini göstermektedir. NEP ve ACE faaliyetleri Şekil 5 ve 6’da gösterilmektedir. En düşük NEP ve ACE seviyeleri Grup 1 ve 2’de ölçüldü; ve en yüksek seviye beklendiği gibi indometazin nedeniyle Grup 3’te ölçüldü. Omapatrilat dozajının 10 mg/kg’dan 40 mg/kg’a çıkarılmasıyla bu enzim seviyeleri önemli ölçüde azaldı; bu da omapatrilatın hem NEP’yi hem de ACE’yi ikili olarak inhibe edebileceğini gösterir. Ülser oluşumuna paralel olarak hem ACE hem de NEP enzim seviyelerinde artış görüldü.
TARTIŞMA
Bu çalışmada hem NEP hem de ACE inhibitörü olan ve RAAS yolu üzerinden etki eden omapatrilatın indometazinin neden olduğu mide ülseri hasarını azalttığını gözlemledik. Omapatrilatın oksidan/antioksidan parametrelerle bağlantısı gösterilmiştir. İndometazinin gastrotoksik etki mekanizması ile omapatrilatın antiülser etkisi arasındaki ilişki de araştırıldı. Omapatrilatın mide dokusundaki hem NEP hem de ACE seviyelerini azalttığı gösterilmiştir. Omapatrilat tedavisinin GSH düzeyini ve SOD aktivitesini artırırken, MDA düzeylerini azalttığı gözlendi. Bu nedenle omapatrilatın mide ülserinde oksidatif stresin neden olduğu hasarı önlediği gösterilmiştir. Birçok enflamatuvar hastalığın tedavisinde kullanılan indometazin, NSAID’dir. İndometazinin iyi bilinen bir yan etkisi olan mide ülseri oluşumu, enflamasyonu tetiklemek için deneylerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle deneylerimizde indometazin sadece antienflamatuvar ilaç olarak değil aynı zamanda hayvanlarda ülser modeli oluşturmak için de kullanılmaktadır26.
İndometazinin 10, 20 ve 25 mg/kg dozlarında hayvanlarda mide dokusunda önemli hasara neden olduğu gösterilmiştir27. Benzer şekilde, sonuçlarımız sadece 25 mg/kg indometazin alan grupta açıkça görülebilen ülser alanlarını da gösterdi. Famotidin grubunda ülser oluşumu gözlenmedi. Omapatrilatın doza bağlı olarak antiülser etki gösterdiği görüldü. En iyi antiülser etkisi 40 mg/kg omapatrilat dozunda kaydedildi. RAAS’ta enflamasyonu ve oksidatif stresi indükleyen Ang II önemli bir son üründür28. Ek olarak Ang II, gastrointestinal sistemdeki reseptörü aktive ederek mide mukozal damar sistemini daraltır29. Gastrointestinal sistemde RAAS’ın mide30, kolon31 ve bağırsak32 üzerinde fonksiyonel etkileri olduğu rapor edilmiştir. ACE inhibitörleri ve anjiyotensin reseptör bloker (ARB) ilaçları dahil olmak üzere RAAS’a etki eden ajanların farklı ülser modelleri üzerindeki etkileri daha önce incelenmiştir. Örneğin; hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilk ACE inhibitörü olan kaptopril, aspirinin neden olduğu mide lezyonları üzerinde antioksidan etkiler göstermiştir33. ARB’lerin mide kan akışını koruyarak ülserasyonları önlediği ve sempatoadrenal aktivasyonu azalttığı belirlenmiştir34. ARB’lerin sıçanlarda iskemi/reperfüzyon hasarına bağlı mide hasarını da baskıladığı gösterilmiştir35. Ang II’nin fizyolojik bir antagonisti olan anjiyotensin-(1-7), sıçanlarda stresin neden olduğu mide lezyonlarına karşı da etkili olmuştur9. Bu sonuçlar; RAAS’ın farklı aşamalardaki inhibisyonunun ülser tedavisi sırasında önemli bir rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Çeşitli ülser modellerinde RAAS inhibisyonunun gastroprotektif yapısının altında yatan nedenler olarak potansiyel anti-enflamatuvar, gastro-koruyucu veya anti-oksidatif etkiler gösterilebilir. Bu bulgulara benzer şekilde, burada omapatrilatın ACE’yi inhibe ederek RAAS’ı bloke ettiğini ve mideyi Ang II’ye bağlı olası oksidatif stresten koruduğunu gösterdik. İndometazinin mide üzerindeki toksik etkisinin diğer NSAID’lere göre çok daha şiddetli olduğu bilinmektedir36. İndometazinin gastrointestinal sistem üzerindeki bu etkisinin prostaglandin (PG) sentezinin inhibisyonuna bağlı olduğu rapor edilmiştir37. Ancak NSAİİ’lerin gastrik mukozal hasarda rol oynadığı COX teorisi bu hasarı yeterince açıklayamamaktadır38. Örneğin; bazı çalışmalarda tekrarlayan indometazin uygulamasıyla PGE2 oluşumu büyük oranda önlenmiş olsa da mukozal lezyonun azaldığı gözlenmiştir39. Bu durum antiülser aktivite mekanizmasında PG dışında faktörlerin de olabileceğini göstermektedir. Bu düşünceden yola çıkarak oksidan/antioksidan parametrelerin mide mukozal adaptasyon mekanizmasında rol oynayıp oynamadığını belirlemek amacıyla GSH ve MDA düzeylerinin yanı sıra SOD aktivitesi de ölçüldü. Bazı çalışmalarda indometazinin neden olduğu mide hasarının etiyopatogenezinde reaktif oksijen türlerinin (ROS) rol oynadığı gösterilmiştir40. ROS’a bağlı doku hasarı, hücre zarında lipit radikallerinin oluşmasıyla başlar. Daha sonra bu radikal önce lipit hidroperoksitlere, en sonunda da MDA, alkan ve aldehit gibi toksik ürünlere dönüşür41,42. ROS’un zararlı etkileri, hücrelerin antioksidan enzimler ve enzimatik olmayan bileşiklerden oluşan düzenleyici bir ağ aracılığıyla farklı ve güçlü detoksifikasyon mekanizmaları geliştirmesini gerektirmiştir42. Bu antioksidanlardan GSH, ROS konsantrasyonlarını belirli seviyelerin altında tutarak doku hasarını önler43. Dolayısıyla beklendiği gibi en yüksek GSH düzeyinin kontrol grubunda ölçüldüğünü gözlemledik. Hasarın en yüksek olduğu indometazin grubunda GSH düzeyi en az ölçüldü. Ayrıca omapatrilatın ülser gruplarında GSH düzeyini doza bağlı olarak arttırdığı görüldü. Antioksidan seviyelerindeki bu artışla birlikte omapatrilatın oksidan/antioksidan dengesinin korunmasına yardımcı olduğu gösterilmiştir. Bir başka önemli antioksidan olan SOD’un, indometazinin neden olduğu hasarı kontrol etmede koruyucu bir faktör olarak görev yaptığı gösterilmiştir44. Yukarıdaki GSH sonuçlarına benzer şekilde en yüksek SOD aktivitesini kontrol grubunda, en düşük SOD aktivitesini ise indometazin grubunda ölçtük. Beklendiği gibi omapatrilatın doza bağlı olarak SOD aktivitesinde artışa yol açtığını gözlemledik. Deneylerimizde, omapatrilat ile tedavi edilen ülserli farelerde SOD aktivitesindeki artış, omapatrilatın antioksidan ve antiülser etkilerini göstermektedir. Ölçümlerimiz 40 mg/kg omapatrilatın standart famotidin tedavisiyle istatistiksel olarak benzer bulgulara yol açtığını göstermiştir.
Dokulardaki aşırı toksik oksijen radikallerinin, bir oksidatif stres biyobelirteci olan MDA’nın oluşumuna yol açan lipid peroksidasyonunu aktive ettiği bildirilmektedir45. MDA, reaktif aldehitler üreterek hücre zarı yapısına ve diğer hücre bileşenlerine doğrudan zarar vererek doku hasarına ve çeşitli hastalıklara neden olur46. Önceki çalışmalar ülserli mide dokusunda yüksek düzeyde MDA olduğunu göstermiştir47.
Benzer şekilde yaptığımız deneylerde de indometazin grubunda MDA düzeylerinin kontrol grubuna göre dört kat daha yüksek olduğu, omapatrilat uygulanan gruplarda ise yine doza bağlı olarak giderek azaldığı görüldü. SOD aktivitesinde olduğu gibi MDA düzeyleri de 40 mg/kg omapatrilat ve spesifik famotidin tedavisiyle istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. İndometazin ile oluşturulan ülser gruplarında SOD aktivitesinde ve GSH düzeylerinde azalma ve buna eşlik eden MDA düzeyinde artış gözlenen başka bir çalışmada da benzer sonuçlar rapor edilmiştir. Bu değişiklikler, RAAS yolunu etkileyen bir renin inhibitörü olan aliskiren tedavisi nedeniyle tersine çevrilmiştir5. Bu bulgular aynı zamanda RAAS etkili bir ajan olan omapatrilatın antioksidan aktiviteyi teşvik ederek oksidatif stresin azaltılmasına katkıda bulunduğunu göstermektedir. ACE ve neprilisin enzim aktivitelerine ilişkin bulgularımız yukarıda tartışılan oksidatif stres biyobelirteçlerine de benzerdi. Sağlıklı grubu ile karşılaştırıldığında indometazinin ACE ve neprilisin seviyelerini anlamlı derecede artırdığı, famotidin ile bu seviyelerin daha sonra sağlıklı seviyelere döndüğü görüldü. Ülserli farelerde omapatrilat uygulamasıyla, ACE ve neprilisin seviyelerinde 10 mg/kg’dan 40 mg/kg’a kadar omapatrilat dozajıyla orantılı benzer düşüşler kaydettik. Spesifik famotidin tedavisi ve 40 mg/kg omapatrilat ile elde edilen ACE ve neprilisin düzeylerinin her ikisi de, tedavi edilmemiş ülserli farelerde ölçülenlerden önemli ölçüde daha azdı, ancak yine de sağlıklı grubunda ölçülenlerin üzerindeydi. Omapatrilat uygulaması sağlıklı farelerde ACE veya neprilisin düzeylerini değiştirmedi. Sonuç olarak omapatrilat ülser etiyolojisinde anahtar rol oynayan Ang II üretimini engelleyerek ülser oluşumunu azalttı. Son çalışmalarda aliskiren ve enalapril gibi RAAS’ı etkileyen ilaçların antioksidan düzeylerini artırmada başarılı olduğu gösterilmiştir. Bu ilaçlar arasında hem NEP hem de ACE enzimlerini aynı anda inhibe ettiği bilinen ilk ilaç olan omapatrilat, yakın zamanda geliştirilen RAAS etkili bir ajandır10. Bu nedenle ACE/NEP yolunun indometazine bağlı mide ülseri üzerindeki olası etkilerini araştırdık ve ülser grubunda her iki enzimin düzeylerinde anlamlı artışlar gördük. ACE ve NEP düzeylerindeki bu artış mide hasarına eşlik eden bir savunma mekanizması olarak yorumlanabilir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Deneysel çalışmanın sadece bir ülser modelinde çalışılmış olması ve dokuların histopatolojik olarak incelenememiş olması çalışmamızın kısıtlılıklarını oluşturmaktadır.
SONUÇ
Sonuç olarak, yaptığımız deneylerde omapatrilatın en iyi antiülser aktivitesini 40 mg/kg dozunda gösterdik. Makroskobik sonuçlarımız, oksidan/antioksidan düzeyleri ve biyokimyasal ölçümlerimiz, omapatrilatın 40 mg/kg dozajda hem neprilisin hem de ACE seviyelerini azaltarak sağlıklı grubunda ölçülenlere benzer anlamlı anti-ülser etkisi gösterdiğini göstermektedir. Bu bulgular, NEP ve ACE’nin omapatrilat tarafından ikili inhibisyonunun, indometazinle indüklenen mide ülseri ile ilişkili oksidatif stresi baskıladığını göstermektedir. Bu sonuçlar ilk kez mide ülserinde ACE ve NEP enzimlerinin birleşik rolünü ve omapatrilatın oksidatif strese karşı koruyucu etkilerini ortaya koymaktadır. Bu nedenle omapatrilatın ülser tedavisindeki koruyucu etkilerinin yeni tedavi stratejileri arayışına yol açabileceğini düşünüyoruz.