Aile Hekimliği Polikliniğine Başvuran Hastaların Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Durumunun Değerlendirilmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 241-247
Eylül 2022

Aile Hekimliği Polikliniğine Başvuran Hastaların Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Durumunun Değerlendirilmesi

Namik Kemal Med J 2022;10(3):241-247
1. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Kliniği, İstanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 31.01.2022
Kabul Tarihi: 23.03.2022
Yayın Tarihi: 16.09.2022
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Sonuç:

Çalışmamızda RSOY orta düzeyde bulunmuş olup anksiyete ve depresyona yönelik semptom düzeyleri yüksek olanlarda daha düşük olarak saptandı. Bununla birlikte RSOY düzeyinin ilerleyen yaş ve kronik hastalık varlığından da olumsuz etkilendiği ve eğitim düzeyi yüksek olanlarda, evli olanlarda, herhangi bir işte çalışanlarda daha yüksek olduğu görüldü.

Bulgular:

Çalışmaya dahil edilen 327 hastanın yaş ortalaması 38,95±11,94 yıl olup çoğu kadın (n=216; %66,1) idi. HADÖ’ye göre ortalama anksiyete skoru 7,90±4,54, depresyon skoru 6,97±4,36 idi. Ortalama total RSOYÖ skoru 14,05±3,49, bilgi odaklı RSOY skoru 7,56±1,93, inanç odaklı RSOY skoru 4,17±1,83, kaynak odaklı RSOY skoru 2,28±1,54 idi. Yaş ile RSOYÖ total skoru arasında ters yönlü ve anlamlı bir ilişki bulundu (p=0,001). Eğitim durumları arasında RSOY toplam skoru açısından anlamlı bir farklılık saptandı (p=0,000). RSOY total skoru ile HADÖ anksiyete ve depresyon skorları arasında ters yönlü ve anlamlı bir ilişki bulundu (sırasıyla p=0,041; p=0,000).

Gereç ve Yöntem:

Bu prospektif çalışma tanımlayıcı ve tek merkezli olarak tasarlandı. Çalışma üçüncü basamak bir hastanenin Aile Hekimliği Polikliniği’ne başvuran 18-65 yaş arası hastalardan çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılayanlar ile yapıldı. Katılımcıların sosyodemografik ve tıbbi özellikleri hasta bilgi formu ile sorgulandı. Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) ile anksiyete ve depresyona yönelik semptom düzeyleri, Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Ölçeği (RSOYÖ) ile RSOY düzeyleri değerlendirildi.

Amaç:

Ruh sağlığı okuryazarlığı (RSOY) ruh sağlığı bozukluklarını tanıma, yönetme ve önlemeye yönelik bilgi ve inançları ifade etmektedir. Ruh sağlığı bozukluklarının erken teşhisinde kritik öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı; kişilerin anksiyete ve depresyona yönelik semptom düzeylerini belirlemek ve RSOY durumlarını değerlendirmektir.

GİRİŞ

Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre ruh sağlığı, kişinin potansiyelini fark ettiği, yaşamın normal stresleriyle baş ettiği, verimli çalıştığı, kendisine ve topluma katkıda bulunduğu bir iyilik hali durumu olarak tanımlanmaktadır1.

Strese maruz kalma, genetik, beslenme, perinatal enfeksiyonlar ve çevresel tehlikeler nedeniyle ruh sağlığında bozulma meydana gelebilir. Düşünce, algı, duygu ve davranışlardaki anormalliklerle ortaya çıkabilen depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni gibi psikotik bozukluklar demans ve otizm gibi birçok ruh sağlığı bozukluğu iyi bilinmektedir2.

Ruh sağlığı bozuklukları dünya çapında önemli bir sorundur3. DSÖ, Avrupa Bölgesi’nde herhangi bir zamanda tüm nüfusun yaklaşık %12’sinde ruhsal bozuklukların ortaya çıkabileceğini bildirmiştir4. Türkiye’de ülke çapında yaygınlık bildiren ilk ve tek ölçekli çalışma olan “Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması’nda” saptanan ruhsal hastalık oranı %17,2’dir. Bu araştırmanın üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçmiş olup, bu süre içinde Türkiye’nin sağlık sisteminde olduğu kadar sosyal ve nüfus yapısında da önemli değişikliklerin olduğu göz ardı edilmemelidir5. Bu bilgiler ışığında kişilerin yaşamları boyunca herhangi bir zamanda kendilerinde veya yakınlarında bir ruh sağlığı bozukluğu ile karşılaşma olasılıklarının yüksek olduğu düşünülebilir. Bu bağlamda sağlık okuryazarlığının gelişmeye devam eden bir uzantısı olan ruh sağlığı okuryazarlığı (RSOY) kavramı, ruh sağlığı bozukluklarının erken teşhisi ve müdahalesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bu kavramı ilk tanımlayan Jorm ve ark.6 göre RSOY, bireylerin ruhsal bozuklukları, etiyolojilerini, ruh sağlığı için nasıl ve nereden yardım alabileceklerini ve ruh sağlığı bozukluklarının yönetimi ve önlenmesini anlama ve tanımlama becerisini ifade etmektedir7.

RSOY arttıkça kişilerin ruh sağlığı bozukluklarının semptomlarına yönelik farkındalıkları ve tedavi kaynaklarını doğru kullanma davranışları artacak ve böylece ruh sağlığında iyileşme beklenecektir. RSOY düzeyi düşük olanlar, kendilerinde veya yakınlarında bir ruh sağlığı bozukluğu oluştuğunda bunun tıbbi müdahale gerektiren bir hastalık olduğunun farkına varamayabilirler. Bu durum daha az sağlık bakımına, tanıda gecikmelere ve prognozun kötüleşmesine neden olabilir8,9.

RSOY, bireylerin ve toplumun ruh sağlığında belirleyici rol oynadığı için her geçen gün daha fazla araştırılan bir kavramdır. Ancak Türkiye’de RSOY ile ilgili yeterli araştırma bulunmamaktadır. Bu çalışma, bireylerin anksiyete ve depresyon belirti düzeylerini belirlemeyi ve RSOY durumunu değerlendirmeyi amaçlamıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM

Bu ileriye dönük araştırma, tanımlayıcı ve tek merkezli bir çalışma olarak tasarlandı. Çalışma için Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yerel Etik Kurul’dan etik izin alındı (karar numarası: 371, onay tarihi: 24.11.2021). Çalışma Helsinki Deklarasyonu ilkelerine göre yapıldı. Çalışmadan önce her katılımcıdan yazılı bilgilendirilmiş onam alındı.

Çalışma Dizaynı

Katılımcılar, 27 Aralık 2021 ile 21 Ocak 2022 tarihleri arasında üçüncü basamak bir hastanenin aile hekimliği polikliniğine başvuran hastalardan seçildi. Bilinen herhangi bir ruh sağlığı sorunu olmayan ve psikiyatrik ilaç kullanım öyküsü olmayan, 18-65 yaş arasında olan ve katılmayı kabul eden 327 kişi çalışmaya dahil edildi. On sekiz yaş altı ve 65 yaş üstü, bilinen psikiyatrik hastalığı ve psikiyatrik ilaç kullanımı olanlar, iletişim güçlüğü olanlar ve okuma-yazma bilmeyenler çalışma dışı bırakıldı.

Çalışma popülasyonundan basit rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak G-power güç analizi ile yapılan örneklem büyüklüğü hesaplamasına göre, gerekli minimum katılımcı sayısı %95 güven aralığı ile 291 idi.

Veri Toplama Gereçleri

Çalışmada verileri elde etmek için Hasta Bilgi Formu, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) ve Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Ölçeği (RSOYÖ) kullanıldı.

Hasta Bilgi Formu: Literatürden yararlanarak hazırladığımız, katılımcıların sosyodemografik özelliklerini (yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, eğitim durumu) ve genel sağlık durumlarını (kronik hastalık varlığı, ilaç, alkol ve sigara kullanımı) içeren bir hasta bilgi formu oluşturuldu.

HADÖ: HADÖ, 1983 yılında Zigmond ve Snaith10 tarafından anksiyete ve depresyon riskini belirlemek ve şiddetinin düzeyini ve değişimini ölçmek için geliştirilmiştir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması Aydemir ve ark.11 tarafından 1997 yılında yapılmıştır. Dörtlü Likert tipi bu ölçek toplam 14 soru içermekte ve HADÖ-anksiyete (HADÖ-A) ve HADÖ-depresyon (HADÖ-D) olmak üzere iki alt ölçekten oluşmaktadır. Geçerlik ve güvenirlik çalışmasında HADÖ-A için kesme skoru 10, HADÖ-D için kesme skoru 7 olarak bulunmuştur. Bu değerlerin üzerinde puan alanlar anksiyete ve depresyon açısından risk altında kabul edilirler. Cronbach alfa katsayısı HADÖ-A için 0.8525 ve HADÖ-D için 0.7784’tür11.

RSOYÖ: Jung ve ark.9 tarafından 2016 yılında geliştirilmiştir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması Göktaş ve ark.12 tarafından 2019 yılında yapılmıştır. Ölçek üç alt boyut ve 22 maddeden oluşmaktadır. Bilgi alt boyutunda 11, inanç alt boyutunda 8 ve kaynak alt boyutunda 4 madde bulunmaktadır. İlk iki alt ölçekte yer alan 18 soru altılı Likert tipinde olup cevaplar “kesinlikle katılıyorum, katılıyorum, kararsızım, katılmıyorum, kesinlikle katılmıyorum, bilmiyorum” şeklinde verilmektedir. Kaynak alt ölçeğinde yer alan 4 sorunun cevabı “evet” ve “hayır” şeklindedir. Sorulara verilen cevaplar “kesinlikle katılıyorum”, “katılıyorum” ve “evet” ise “1 puan” verilmekte, diğer cevaplar “0 puan” olarak kabul edilmektedir. Ölçekten alınabilecek puan 0 ile 22 arasında değişmekte olup, puan arttıkça RSOY düzeyi de yükselmektedir. Ölçeğin Türkçe versiyonunda Cronbach’s alfa katsayısı 0,71 olarak hesaplanmıştır9,12.

İstatistiksel Analiz

Çalışmada elde edilen veriler değerlendirilirken istatistiksel analizler için IBM Statistical Package for the Social Sciences statistics 22 yazılımı kullanıldı. Parametrelerin normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilks testleri ile değerlendirildi ve parametrelerin normal dağılım göstermediği görüldü. Veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlere (ortalama, standart sapma, frekans) ek olarak, nicel verilerin karşılaştırılmasında ikiden fazla grup arasındaki parametrelerin karşılaştırılmasında Kruskal-Wallis testi kullanıldı ve Dunn testi, farka neden olan grubu ortaya koydu. İki grup arasındaki parametrelerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. Parametreler arasındaki korelasyonları analiz etmek içinse Spearman’s rho korelasyon analizi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak kabul edildi.

BULGULAR

Üç yüz yirmi yedi katılımcının yaşları 18 ile 65 arasında değişmekte olup, ortalama yaş 38,95±11,94 yıl idi. Katılımcıların %66,1’i (n=216) kadın, %62,4’ü (n=204) evli ve %39,4’ü (n=129) üniversite mezunu idi. %54,1’i (n=177) işsizken, çalışanların çoğunluğu (%38,7; n=58) özel sektörde çalışmaktaydı. Katılımcıların %30,3’ü (n=99) aktif sigara içicisiydi, %37,6’sının (n=123) herhangi bir kronik hastalığı vardı. Katılımcılara ilişkin tanımlayıcı bilgilerin dağılımı Tablo 1’de sunulmuştur.

Tablo 2’de görüldüğü gibi, katılımcıların RSOYÖ toplam puan ortalaması 14,05±3,49 (4-22) idi. Ortalama bilgi alt ölçeği puanı 7,56±1,93 (2-10), inanç alt ölçeği puanı ortalaması 4,17±1,83 (0-8) ve ortalama kaynak alt ölçeği puanı 2,28±1,54 (0-4) idi. HADÖ-A ortalaması 7,90±4,54 (0-21), HADÖ-D ortalaması 6,97±4,36 (0-21) idi, bu değerlerin Türkçe form için belirlenen kesme değerlerinin altında olduğu görüldü (Tablo 2).

HADÖ ve RSOYÖ puanları karşılaştırıldığında, HADÖ-A puanı ile RSOYÖ toplam puanı ve RSOYÖ’nün kaynak alt ölçeği puanı arasında anlamlı bir ters korelasyon saptandı (sırasıyla p=0,041, p=0,001). HADÖ-D puanı ile RSOYÖ toplam puanı, RSOYÖ bilgi alt ölçeği puanı ve RSOYÖ kaynak alt ölçeği puanı arasında anlamlı bir ters korelasyon vardı (sırasıyla p=0,000, p=0,004, p=0,000). HADÖ ve RSOYÖ sonuçlarının karşılaştırılması ile elde edilen bulgular Tablo 3’te özetlenmiştir.

RSOYÖ toplam puanı, bilgi ve kaynak alt ölçek puanları ile yaş arasında anlamlı bir ters korelasyon saptandı (sırasıyla p=0,001, p=0,003, p=0,000).

Hastaların tanımlayıcı özelliklerine göre RSOYÖ sonuçlarının değerlendirilmesiyle elde edilen veriler Tablo 4’te sunulmuştur. RSOYÖ toplam puanı, bilgi ve inanç alt ölçeği RSOYÖ puanları açısından cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Ancak, erkeklerin RSOYÖ kaynak alt ölçeği puanları kadınlarınkinden anlamlı derecede yüksekti (p=0,031). Evlilerin RSOYÖ bilgi ve kaynak alt ölçeği puanları bekarlara göre anlamlı derecede yüksekti (sırasıyla p=0,007, p=0,013). Katılımcılar çalışma durumlarına göre değerlendirildiğinde, çalışanların toplam RSOYÖ ile RSOYÖ bilgi ve kaynak alt ölçeği puanları işsizlere göre anlamlı derecede yüksekti (sırasıyla p=0,003, p=0,003, p=0,000) (Tablo 4). RSOYÖ toplam puanı, RSOYÖ bilgi ve kaynak alt ölçeği puanları açısından eğitim düzeylerinde anlamlı farklılıklar vardı (sırasıyla p=0,000, p=0,015, p=0,000). Anlamlılığın hangi eğitim düzeyinden kaynaklandığını belirlemek için yapılan post-hoc analizlerinin sonuçları da Tablo 4’te sunulmaktadır (Tablo 4).

TARTIŞMA

RSOY çok yönlü bir kavramdır ve ruh sağlığı bozukluklarının tanınmasına, yönetilmesine ve önlenmesine yardımcı olan bilgi ve inançları ifade eder6. İnsanların RSOY düzeylerinin değerlendirilmesi, ruh sağlığı bozukluklarında erken tanıyı desteklemek ve tedaviyi geciktirmemek açısından kritik öneme sahiptir13. Bu çalışmada Aile Hekimliği Polikliniği’ne başvuran hastalarda depresyon ve anksiyete belirtilerinin şiddetinin araştırılması, RSOY düzeylerinin değerlendirilmesi ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Elde edilen bulgulara göre RSOY orta düzeyde olup, anksiyete ve depresyon belirti düzeyi yüksek olanlarda daha düşük bulunmuştur. Diğer yandan, RSOY düzeyinin ileri yaş ve kronik hastalık varlığından olumsuz etkilendiği, eğitim düzeyi yüksek olanlarda, evli olanlarda ve herhangi bir işte çalışanlarda daha yüksek olduğu belirlendi.

RSOY giderek daha fazla araştırılan bir kavram olmasına rağmen, bu konudaki çalışmalar genellikle batılı olmayan ülkelerde daha azdır. Bu çalışmalarda, batılı olmayan ülkelerde düşük RSOY düzeyleri ortaya koyulmuştur14.

Türkiye’de RSOY ile ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır12,15,16. Bunlardan birisi RSOYÖ’nün üniversite öğrencilerinin dahil edilmesiyle Türkçe’ye uyarlama çalışmasıdır. Bu çalışmada RSOYÖ’den alınan toplam puanların ortalaması 12 olarak bulunmuş ve tıp fakültesi öğrencilerinde diğer öğrencilere göre daha yüksek (ortalama RSOYÖ toplam puan: 17) olduğu tespit edilmiştir12. Pehlivan ve ark.’nın15 üniversite öğrencileri ile yaptıkları çalışmalarında, katılımcıların yarısından fazlasının tanı konabilir psikolojik sorunları olduğu ve RSOY düzeylerinin düşük olduğu (ortalama RSOYÖ toplam puanı: 12) bulunmuştur. Üniversite öğrencilerinde düşük RSOY seviyeleri olduğu sonucuna varan başka çalışmalar da vardır17,18. Öztaş ve Aydoğan’ın16 sağlık profesyonellerinin RSOY düzeylerini değerlendirdiği çalışmalarında ortalama RSOYÖ puanı 17 olarak bulunmuştur. Sağlık çalışanlarının bilgi düzeyleri genel popülasyona göre daha yüksek olduğu için RSOY’nin daha yüksek olması beklenmektedir. Çalışmamızda RSOY düzeyleri toplam (toplam puan: 14) ve alt ölçek puanları Göktaş ve ark.12 ve Pehlivan ve ark.’nın15 çalışmalarından daha yüksek, Öztaş ve Aydoğan’ın16 çalışmalarından daha düşüktü. RSOYÖ’den alınabilecek en yüksek puanın 22 olduğu göz önüne alındığında, çalışmamıza katılanların RSOY düzeyi orta değerin biraz üzerindeydi.

RSOY’yi etkileyen faktörler incelendiğinde, literatürdeki çoğu çalışma ile karşılaştırıldığında, artan yaşla birlikte RSOY seviyesinin genç erişkinlere göre daha düşük olduğu görüldü19,20. Singapur’da RSOY ile ilgili yapılan çalışmaları değerlendiren bir derlemede, RSOY düzeyinin genel olarak düşük olduğu, gençlerin ve eğitim düzeyi daha iyi olanların yaşlılara göre ruhsal bozukluklar konusunda daha çok bilgiye sahip oldukları ve daha iyi anladıkları saptanmıştır3. Benzer şekilde bizim çalışmamızda da yaş arttıkça RSOY düzeyinin azaldığı gözlemlendi. Ancak literatürde yaşın RSOY’e etkisi konusunda farklı sonuçlara ulaşıldığı gösterilmiştir16,21,22. Kore’de yaşlıların RSOY durumunu inceleyen kesitsel bir çalışmada, katılımcıların kendi bildirdiği RSOY seviyeleri genel olarak daha düşük bulunmuş, daha yaşlı, eşi olan ve kırsal kesimde yaşayanların daha düşük RSOY seviyelerine sahip oldukları belirtilmiştir21. Piper ve ark.22 akrabalarından birinde ruhsal bozukluğu olan yaşlıların ilerleyen yaşlarına rağmen RSOY düzeylerinin daha iyi olduğunu gözlemlemişlerdir. Bu bağlamda bir akrabada ruhsal bozukluk bulunmasının yaştan bağımsız olarak RSOY düzeyini artıran bir faktör olduğu düşünülebilir. Diğer yandan Öztaş ve Aydoğan’ın16 ise sağlık çalışanları üzerinde yaptıkları çalışmada katılımcıların yaşları ile RSOY düzeyleri arasında pozitif bir ilişki saptamışlardır. Sağlık çalışanlarının ilerleyen yaşına paralel olarak meslekte geçirilen yılların, mesleki deneyimin, ruh sağlığı konusunda bilgi ve farkındalık düzeyinin artması RSOY düzeyinin artmasına neden olmaktadır. RSOYÖ’nün Türk popülasyonuna uyarlandığı çalışmada literatürden farklı olarak yaş RSOY düzeyini etkilememiştir12. Tüm bu farklı sonuçlardan hareketle, yaşın tek başına RSOY düzeyini etkilemeyebileceği ve diğer kişisel özelliklerin zaman zaman daha baskın olabileceği sonucuna varıldı.

Cinsiyetin RSOY’ye etkisi ile ilgili literatürde farklı sonuçlar bulunmaktadır12,15,22. Pehlivan ve ark.’nın15 çalışmasında kadın üniversite öğrencilerinde RSOY düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Erkek cinsiyet ile düşük RSOY arasındaki ilişki Farrer ve ark.19 ve Reavley ve ark.20 tarafından rapor edilmiştir. Göktaş ve ark.12 ise üniversite öğrencilerinin cinsiyetinin RSOY düzeylerinde bir değişikliğe yol açmadığını gözlemlemişlerdir. Öztaş ve Aydoğan16 sağlık profesyonellerinde cinsiyet ile RSOY arasında anlamlı bir ilişki bulamamışlardır. Piper ve ark.22 ayrıca yaşlı erişkinlerde RSOY düzeylerinde cinsiyet açısından fark bulamamışlardır. Cinsiyet farklılıklarının özellikle yaşla birlikte değişebileceği ve yaşlandıkça RSOY ile daha az ilişkili hale geldiği sonucuna varmışlardır. Çalışmamızda cinsiyete göre RSOY düzeyleri açısından fark saptanmadı. Literatürdeki cinsiyet açısından bu farklı sonuçların, farklı çalışmalara dahil edilen katılımcıların mesleki ve yaş farklılıkları ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Daha önce yapılan çalışmalarda medeni durumun RSOY üzerindeki etkisine ilişkin değerlendirmelerin detaylı olarak yapılmadığı görülmektedir. Öztaş ve Aydoğan’ın16 çalışmasında evli olanların RSOY düzeyleri yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda medeni durum ve RSOYÖ toplam puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamakla birlikte RSOYÖ bilgi ve kaynak alt ölçeği puanları evli bireylerde bekarlara göre anlamlı derecede yüksek bulundu. Medeni durumun RSOY’yi etkileyen bir değişken olmayacağı öngörüsü kabul edilse de farklı çalışma gruplarında farklı sonuçlar elde edilebileceği düşünülmektedir.

RSOY’yi etkileyen bir diğer kritik faktör eğitim düzeyidir. Araştırmalar, yüksek eğitim düzeyinin RSOY’yi olumlu etkilediği sonucuna varmıştır20,23,24. Diğer yandan Piper ve ark.22 yaşlılarda eğitim düzeyi ile RSOY arasında bir ilişki bulamamıştır. Çalışmamızın verileri de literatürün çoğunluğu ile uyumlu olarak, eğitim düzeyi ile RSOY arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Yüksek eğitim düzeyi olanlarda RSOY düzeyinin yüksek olmasının muhtemel nedeninin, psikolojik farkındalıklarının ve yardım arama bilgisine sahip olmalarının olabileceği düşünülmektedir. Düşük eğitim düzeyi, ruhsal bozuklukların anlaşılmasında yetersizliğe yol açmakta, genel nüfus için eğitim ve müdahalelere ihtiyaç olduğunu düşündürmektedir.

Birçok çalışmada, kişilerin teşhis edilmiş veya edilmemiş bir ruh sağlığı bozukluğuna sahip olmalarının RSOY üzerindeki etkisini incelemiştir15,18,21,24. 2019 yılında kanser hastaları ile yapılan bir çalışmada kanser öyküsü olan ve olmayan kişilerde depresyon ve anksiyete belirtilerinin şiddeti araştırılmış ve RSOY düzeyleri majör depresif bozukluk ve yaygın anksiyete bozukluğu açısından değerlendirilmiştir. Bu çalışmada kanserli hastaların RSOY seviyeleri sağlıklı kontrollere göre daha düşük bulunmuş ve anksiyete ve depresyon belirtileri ile ilişkili bulunmamıştır24. Benzer şekilde, Pehlivan ve ark.15 psikiyatrik hastalık tanısı olan ve olmayan üniversite öğrencileri arasında RSOY açısından anlamlı bir fark saptamamışlardır. Diğer yandan Gorczynski ve ark.18 ise, üniversite öğrencilerinin çoğunda orta ve şiddetli psikolojik sıkıntıya işaret etmiş ve düşük RSOY seviyeleri bulmuşlardır. Geriatrik popülasyonla yapılan bir çalışmada depresyon varlığının RSOY’yi olumsuz etkilediği belirlenmiştir21. Çalışmamızda anksiyete ve depresyon belirtilerinin değerlendirilmesinde elde edilen ortalama değerlerin HADÖ için belirlenen kesme değerlerinin altında olduğu gözlendi. Anksiyete ve depresyon belirtileri arttıkça RSOY istatistiksel olarak anlamlı düzeyde azaldı. Çalışılan grupların sosyodemografik özelliklerine göre farklı çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilse de ruh sağlığı bozukluğu riski taşıyan kişilerin RSOY düzeylerinin değerlendirilmesi tanı ve tedavi sürecinin hızlandırılmasında kritik öneme sahiptir.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

Çalışmanın en önemli sınırlılığı, bireysel önyargıya neden olabilecek yüz yüze öz bildirim anketlerinin kullanılmasıydı. Çalışmanın gücü ise ileriye dönük olması ve Türk toplumunda bu konuyu inceleyen benzer çalışmaların çok az olmasıdır.

SONUÇ

Bu çalışmada RSOY düzeyinin ileri yaş ve kronik hastalık varlığından olumsuz etkilendiği, eğitim düzeyi yüksek olanlarda, evli olanlarda ve herhangi bir işte çalışanlarda daha yüksek olduğu belirlendi. Ruh sağlığı bozuklukları için toplum bazında ve bireysel olarak çeşitli müdahalelerin yapılması esastır. RSOY düzeyini artırmaya yönelik eğitim programlarının daha sık ve etkin uygulanması ile sağlık ve sosyal açıdan daha olumlu sonuçlar alınabilir, bireyler kendi ve yakınlarının ruh sağlığını daha iyi yönetebilir ve böylece hastalık yükü azaltılabilir.

Teşekkür

Bu çalışmaya katılan tüm katılımcılara teşekkür ederiz.

Etik

Etik Kurul Onayı: Bu çalışma Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yerel Etik Kurulu tarafından onaylandı (karar numarası: 371, onay tarihi: 24.11.2021).

Hasta Onayı: Çalışmamıza dahil edilen tüm hastalardan bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir. 

Yazarlık Katkıları

Cerrahi ve Medikal Uygulama: S.T.K., Ç.A., O.B., Konsept: S.T.K., Ç.A., O.B., Dizayn: S.T.K., Ç.A., O.B., Veri Toplama veya İşleme: S.T.K., Ç.A., O.B., Analiz veya Yorumlama: S.T.K., Ç.A., O.B., Literatür Arama: S.T.K., O.B., Yazan: S.T.K., Ç.A., O.B.

Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.

Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.

References

1
Mental health: strengthening our response. Last Accessed Date: 09.01.2022. Available from: https://www.who.int/en/news-room/fact-sheets/detail/mental-health-strengthening-our-response
2
Mental disorders. Last Accessed Date: 09.01.2022. Available from: https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/mental-disorders
3
Tonsing KN. A review of mental health literacy in Singapore. Soc Work Health Care. 2018;57:27-47.
4
Mental: fact sheet. Last Accessed Date: 09.01.2022. Available from: https://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0004/404851/MNH_FactSheet_ENG.pdf
5
Erol N, Kılıç C, Ulusoy, M, Keçeci M, Şimsek Z. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Raporu. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. 1. Baskı. Ankara: 1998.
6
Jorm AF, Korten AE, Jacomb PA, Christensen H, Rodgers B, Pollitt P. “Mental health literacy”: a survey of the public’s ability to recognise mental disorders and their beliefs about the effectiveness of treatment. Med J Aust. 1997;166:182-6.
7
Göktaş S, Işıklı B, Önsüz MF, Yenilmez Ç, Metintaş S. Ruh Sağlığı Okuryazarlığı (Mental health literacy). Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Halk Sağlığı Dergisi. 2018;3:68-75.
8
Li H. Mental health literacy, stigma, and early intervention. Asian J Psychiatr. 2012;5:209-10.
9
Jung H, von Sternberg K, Davis K. Expanding a measure of mental health literacy: Development and validation of a multicomponent mental health literacy measure. Psychiatry Res. 2016;243:278-86.
10
Zigmond AS, Snaith RP. The hospital anxiety and depression scale. Acta Psychiatr Scand. 1983;67:361-70.
11
Aydemir Ö, Guvenir T, Kuey L, Kultur S. Validity and reliability of Turkish version of hospital anxiety and depression scale. Turk Psikiyatri Derg. 1997;8:280-7.
12
Göktaş S, Işıklı B, Önsüz MF, Yenilmez Ç, Metintaş S. Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Ölçeği’nin Türkçe geçerlilik ve güvenilirliğinin değerlendirilmesi. Konuralp Tıp Dergisi. 2019;11:424-31.
13
Wei Y, McGrath PJ, Hayden J, Kutcher S. Mental health literacy measures evaluating knowledge, attitudes and help-seeking: a scoping review. BMC Psychiatry. 2015;15:291.
14
Furnham A, Hamid A. Mental health literacy in non-western countries: A review of the recent literature. Mental Health Review Journal. 2014;19:84-98.
15
Pehlivan Ş, Tokur Kesgi NM, Uymaz P. Psychological distress and mental health literacy in university students. Perspect Psychiatr Care. 2021;57:1433-41.
16
Öztaş B, Aydoğan A. Sağlık profesyonellerinin ruh sağlığı okuryazarlık düzeylerinin belirlenmesi. J Psy Nurs. 2021;12:198-204.
17
Kristina SA, Mardea NA, Ramadhani F, Aliyah H. Mental Health Literacy among University Students in Yogyakarta. International Medical Journal. 2020;25:2243-9.
18
Gorczynski P, Sims-Schouten W, Wilson C. Evaluating mental health literacy and help-seeking behaviours in UK university students: a country wide study. Journal of Public Mental Health. 2020;19:311-9.
19
Farrer L, Leach L, Griffiths KM, Christensen H, Jorm AF. Age differences in mental health literacy. BMC Public Health. 2008;8:125.
20
Reavley NJ, Morgan AJ, Jorm AF. Development of scales to assess mental health literacy relating to recognition of and interventions for depression, anxiety disorders and schizophrenia/psychosis. Aust N Z J Psychiatry. 2014;48:61-9.
21
Kim YS, Lee HY, Lee MH, Simms T, Park BH. Mental health literacy in korean older adults: A cross-sectional survey. J Psychiatr Ment Health Nurs. 2017;24:523-33.
22
Piper SE, Bailey PE, Lam LT, Kneebone II. Predictors of mental health literacy in older people. Arch Gerontol Geriatr. 2018;79:52-6.
23
Furnham A, Annis J, Cleridou K. Gender differences in the mental health literacy of young people. Int J Adolesc Med Health. 2014;26:283-92.
24
Poon SH, Wang FQ, Goh J, Chan YH, Lim L. Mental Health Literacy in Cancer Outpatients in Singapore. East Asian Arch Psychiatry. 2019;29:91-4.