ÖZ
Amaç
Tütün maruziyeti, akciğer kanserinin gelişiminde en önemli risk faktörü olmaya devam etmektedir. Etkilenen popülasyonlardaki sigara içim özelliklerinin ayrıntılı olarak anlaşılması, hastalığın etiyolojisi ve ilerleyişi hakkında kritik bilgiler sunar. Bu çalışma, sigara içme durumu, kümülatif tütün maruziyeti ve bunların histolojik alt tiplerle ilişkisini analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntem
Akciğer kanseri tanısı almış 539 hasta retrospektif olarak analiz edilmiştir. Demografik veriler, sigara içme davranışı (içme durumu ve paket-yıl geçmişi) ile histolojik sınıflandırmalar incelenmiştir. Cinsiyete ve histolojik alt tipe göre farklılıklar istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır.
Bulgular
Aktif sigara içimi en yaygın durumdu (%56,4) ve kayda değer oranda ex-smoker (%34,3) mevcuttu. Ortalama paket-yıl geçmişi 49,2±1,03 idi. Skuamöz hücreli karsinom ve küçük hücreli akciğer kanseri daha yoğun tütün maruziyetiyle ilişkiliydi. Adenokarsinom, sigara içmemiş ve pasif içici hastalarda daha sık görülüyordu. Cinsiyet temelli farklılıklar anlamlıydı: kadınlar daha yüksek oranda hiç sigara içmemiş veya pasif içici iken, erkekler daha yüksek kümülatif maruziyet gösterdi.
Sonuç
Sigara içim özellikleri, akciğer kanseri hastalarında cinsiyete ve histolojik alt tipe göre belirgin şekilde farklılık göstermektedir. Bu bulgular, önleme, tanı ve halk sağlığı politikalarında kişiselleştirilmiş yaklaşımların gerekliliğini vurgulamaktadır.
GİRİŞ
Akciğer kanseri, dünya çapında kansere bağlı ölümlerin başlıca nedeni olmaya devam etmektedir. Tütün kullanımı en önemli etiyolojik faktördür, ancak sigara içme alışkanlıkları ve bunların akciğer kanseri alt tipleri üzerindeki etkisi cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Erkekler geleneksel olarak daha yüksek sigara içme oranları sergilerken, son zamanlarda sosyal normlardaki değişiklikler kadınların hem doğrudan hem de pasif olarak sigaraya maruz kalma oranlarının artmasına neden olmuştur1-4. Cinsiyete özgü sigara içme davranışlarının akciğer kanserinin histolojik alt tipleriyle nasıl ilişkili olduğunu anlamak, risk sınıflandırması ve hedefe yönelik önleme stratejileri için değerli bilgiler sağlayabilir.
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Bu çalışma için Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırma Etik Kurulu’ndan etik onay alınmıştır (karar no: 2025.64.03.22, tarih: 25 Mart 2025). 2017 ile 2024 yılları arasında akciğer kanseri tanısı alan 539 hasta dahil edilerek retrospektif bir kohort çalışması gerçekleştirilmiştir. Demografik değişkenler arasında yaş, cinsiyet ve hayatta kalma durumu yer almıştır. Sigara ile ilgili değişkenler arasında sigara içme durumu (hiç içmemiş, aktif, pasif, eski sigara içicisi) ve kümülatif maruziyet (paket-yıl öyküsü) yer almıştır. Histolojik sınıflandırma patoloji raporlarına göre yapılmıştır: skuamöz hücreli karsinom (SCC), adenokarsinom, küçük hücreli akciğer kanseri (SCLC) ve başka türlü tanımlanamayan-SCLC pasif sigara içiciliği, hasta tarafından bildirilen ve tıbbi kayıtların anamnez bölümünde belgelenen, evde veya işyerinde sigara dumanına düzenli maruz kalma olarak tanımlanmıştır.
Pasif sigara içiciliğinin varlığı veya yokluğu, hekimin notlarından retrospektif olarak çıkarılmıştır. Objektif bir niceleme mevcut değildir.
İstatistiksel Analiz
Tanımlayıcı istatistikler, sürekli değişkenler için ortalama ± standart hata ve kategorik veriler için yüzdeler olarak sunulmuştur. Gruplar arasındaki farkları değerlendirmek için ANOVA ve ki-kare testleri kullanılmıştır. P-değeri<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR
Hasta Özellikleri
Çalışma popülasyonunun ortalama yaşı 64,0 ± 0,42 idi. Erkekler %84,8 (n=457) ve kadınlar %15,2 (n=82) idi. Tanı anındaki ortalama yaş 63,5±0,42 idi ve tanı sonrası ortalama sağkalım süresi 11,4±1,53 aydı (Tablo 1).
Cinsiyete Göre Sigara içme Davranışı
Genel sigara içme davranışı cinsiyetler arasında önemli farklılıklar gösterdi. Aktif sigara içme her iki grupta da yaygındı (kadınlarda %52,4, erkeklerde %57,1). Bununla birlikte, kadınlarda hiç sigara içmemiş olma oranı (20,7%’ye karşı 2,8%) ve pasif maruziyet oranı (14,6%’ya karşı 1,8%) belirgin şekilde daha yüksekken, erkeklerde eski sigara içiciliği daha yaygındı (38,3%’ye karşı 12,2%) (Tablo 2).
Ortalama paket-yıl maruziyeti, eski sigara içenlerin oranı daha düşük olmasına rağmen, erkeklerde (49,92±1,09) kadınlara (43,19±3,23) göre önemli ölçüde daha yüksekti.
Histolojik Alt Tip ve Sigara İçme Korelasyonu
SCC, erkeklerde en sık görülen alt tipti (%38,6) ve en yüksek ortalama paket-yıl maruziyetini gösterdi (53,01±1,75). Buna karşılık, adenokarsinom kadınlarda biraz daha yaygındı (%36,6) ve en düşük ortalama paket-yıl maruziyetine sahipti (43,16±1,75) (Tablo 3 ve 4).
ANOVA, alt tipler arasında ortalama paket-yıl geçmişinde anlamlı farklılıklar olduğunu göstermiştir (p=0,0016) (Tablo 4). Ki-kare testi, sigara içme durumu ile histolojik alt tip arasında anlamlı bir ilişki olduğunu doğrulamıştır (p=0,0002).
TARTIŞMA
Bu çalışma, sigara içme davranışındaki cinsiyet farklılıklarının sadece istatistiksel olarak anlamlı değil, aynı zamanda patolojik olarak da ilgili olduğunu ve akciğer kanseri histolojisinde farklı örüntüler olarak ortaya çıktığını ortaya koymaktadır. Kadınlar, erkeklere kıyasla aktif sigara içme oranları belirgin şekilde düşük olmasına rağmen, pasif sigara maruziyeti açısından önemli ölçüde yüksek seviyeler göstermektedir. Bu tutarsızlık, dolaylı tütün maruziyetinin kadın popülasyonunda daha önce varsayıldığından daha belirgin bir etiyolojik rol oynayabileceğini düşündürmektedir5. Özellikle endişe verici olan, kadın hastalar arasında SCLC insidansının orantısız şekilde yüksek olmasıdır. SCLC, agresif klinik seyri ve kötü prognozu ile tanınan bir histolojik alt tiptir. Bu gözlem, özellikle biyolojik olarak duyarlı bireylerde, dolaylı sigara maruziyetinin bile yüksek dereceli malignitelerin gelişmesini tetiklemeye yeterli olabileceği olasılığını ortaya çıkarmaktadır.
Ayrıca, kadınlarda adenokarsinomun nispeten daha yüksek prevalansı, bu histolojik alt tip ile daha hafif veya dolaylı sigara içme alışkanlıkları arasında tutarlı bir bağlantı kuran önceki çalışmaların bulguları ile uyumludur. Bu örüntü, araştırmacıları adenokarsinomun, östrojen reseptörleri gibi hormonal etkilerle olası etkileşimler veya kadın hastalara özgü genetik yatkınlıklar da dahil olmak üzere, SCC farklı karsinojenik yolaklardan ortaya çıkabileceği hipotezini ortaya atmıştır6-9.
Buna karşın, veriler, hem mevcut hem de eski sigara içme oranları daha yüksek olan erkeklerin, paket-yıl cinsinden ölçülen kümülatif tütün maruziyetinin de önemli ölçüde daha yüksek olduğunu vurgulamaktadır. Bu artan maruziyet, erkek hastalar arasında SCC’nin baskın olmasıyla paraleldir; bu alt tip, uzun süredir ağır ve uzun süreli sigara içmeyle yakından ilişkili olduğu bilinmektedir. Burada gözlemlenen doz-yanıt ilişkisi, özellikle SCC gibi merkezi hava yolu tümörlerinin gelişiminde, uzun süreli tütün tüketiminin kanserojen potansiyelini güçlendirmektedir10-12.
Birlikte değerlendirildiğinde, bu bulgular, cinsiyete özgü sigara içme alışkanlıklarının akciğer kanseri riskini öngören modellere dahil edilmesinin kritik önemini vurgulamaktadır7-9,13. Halk sağlığı politikaları ve klinik tarama protokolleri, sadece aktif sigara içiciliğini hedef almaya devam etmekle kalmamalı, aynı zamanda pasif sigara maruziyetini azaltmaya, özellikle kadınlarda, daha fazla odaklanmalıdır. Kişiselleştirilmiş tıp çağında, bu tür tabakalı yaklaşımlar, cinsiyet ve tütün maruziyeti dinamiklerinin şekillendirdiği benzersiz risk profillerine göre uyarlanarak hem erken teşhis hem de önleme çabalarını artırabilir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Bu çalışma, retrospektif tasarımı ve sigara içme öyküsü için tıbbi kayıtlara dayanması nedeniyle sınırlıdır ve bu durum hatırlama yanlılığı yaratabilir. Nispeten küçük kadın örneklem büyüklüğü de cinsiyete dayalı karşılaştırmaların gücünü sınırlamaktadır. Ayrıca, pasif sigara maruziyeti objektif olarak ölçülmemiştir ve mesleki ve çevresel faktörler gibi potansiyel karıştırıcı faktörler dikkate alınmamıştır.
SONUÇ
Cinsiyet, sigara maruziyet kalıplarının ve bunların onkolojik sonuçlarının şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu farklılıkların tanınması, akciğer kanseri tedavisinde daha kesin tarama ve önleme stratejileri geliştirmek için çok önemlidir. Gelecekteki çalışmalar, akciğer kanserinin oluşumunda cinsiyet farklılıklarını etkileyen biyolojik temelleri ve psikososyal belirleyicileri araştırmalıdır.