ÖZ
Amaç
Bruselloz zoonotik bir hastalıktır. Türkiye endemik bölgede yer almaktadır. Amacımız bruselloz hakkında bilgi düzeyini ölçmek ve önlem amacıyla gereken faaliyetler için zemin hazırlamaktır.
Gereç ve Yöntem
Çalışma altı aylık periyodda tek merkez devlet hastanesinde enfeksiyon hastalıkları polikliniğinde, dahil edilme kriterlerini karşılayan gönüllülerle anket doldurularak yapıldı. Katılımcılar hayvancılıkla uğraşanlar, sağlık çalışanları ve diğerleri olacak şekilde gruplara ayrıldı. Anket sorularına verilen cevaplara göre puanlama yapıldı.
Bulgular
Çalışma 191’i (%47,8) kadın, 209’u (%52,2) erkek toplam 400 kişi ile yapıldı. En sık meslek grubu 88 (%22) kişi ile hayvancılıkla uğraşanlardı. En sık katılım 246 (%61,5) kişi ile il merkezindendi. Sağlık çalışanlarında (%93,1) brusellozu duyma oranı en yüksekti. Sağlık çalışanlarında en önemli bilgi kaynağı seminerler (%72,2), hayvancılıkla uğraşanlarda ise hastalığı geçirmekti (%15,4). Puanlama sonucunda sağlık çalışanları en farkında olan grup olarak tespit edildi. Üniversite mezunlarının farkındalığının daha yüksek olduğu tespit edildi. Brusellozun bilgi kaynakları arasında hastalığı geçiren kişiler, seminerler, internet ve televizyon daha doğru kaynaklar olarak tespit edildi.
Sonuç
Küreselleşen dünyada artan zoonotik hastalıklarla mücadele için Tek Sağlık kavramı çerçevesinde farkındalığın artırılması gerekmektedir. Hayvanlarda brusellozu önlemek amacıyla gereken aşılama, izolasyon önlemleri, atık kontrolü tedbirleri anlatılmalı ve enfekte hayvan bildirimleri eksiksiz yapılmalıdır. Süt ve süt ürünlerinin pastörize edilmeden tüketilmemesi gerektiği vurgulanmalıdır. Doğru bilginin aktarılması için seminer, internet ve televizyon gibi platformlar kullanılmalıdır.
GİRİŞ
Bruselloz, esas olarak sığır, koyun, keçi ve domuz gibi hayvanların, tesadüfi konakçı olarak da insanların konakladığı zoonotik bir hastalıktır1. Bruselloz, Brucella cinsine ait Gram-negatif, fakültatif, hücre içi kokobasillerden kaynaklanır. İnsanlarda hastalığa neden olan temel olarak dört tip vardır, Brucella abortus, Brucella melitensis, Brucella suis ve Brucella canis. Türkiye’de en yaygın tür keçi ve koyunlarda bulunan Brucella melitensis’tir2. Dünya çapında her yıl 150.000 ila 250.000 arasında insan brusellozu olgusu rapor edilmektedir3. Akdeniz havzası ülkeleri hastalığın endemik olduğu bölgeler arasında yer almakta olup, Türkiye de bu bölgede yer almaktadır4. Ülkemizde ise en sık Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da görülmektedir5.
İnsanlara bulaşma yolları genellikle çiğ veya pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinin tüketimini, deri veya mukoza zarının enfekte hayvan dokuları ve sıvılarıyla doğrudan temasını veya enfekte aerosollerin solunmasını içerir6. Brucella türleri çiğ sütte 2-6 hafta, 4 °C’deki kremada 6 hafta, dondurmada 30 gün, taze peynirde ise 15-100 gün canlı kalabilmektedir. Süt ve süt ürünlerinin kaynatılmasıyla ve etin iyice pişirilmesiyle bulaşma önlenebilir. İnsandan insana bulaşma nadirdir. Klinik semptomlar ateş, titreme, baş ağrısı, miyalji, artralji, gece terlemesi, yorgunluk, anoreksi ve kilo kaybını içermektedir. Organ tutulumuna bağlı olarak ilgili bölgede semptomlar gelişebilmektedir7.
Bruselloz tanısı kan, doku ve kemik iliği kültürlerinin yanı sıra rose bengal, wright tüpü aglütinasyonu ve coombs aglütinasyonu gibi serolojik testleri içerir. Hücre içi konumu nedeniyle tedavisi zordur ve en az altı hafta boyunca kombinasyon antibiyotiklerin kullanılmasını gerektirir. Uzun süreli organ tutulumu, daha uzun tedavi süresi gerektirebilir8.
Küreselleşen dünyada artan zoonotik hastalıklarla mücadele için çeşitli meslek gruplarının bir arada çalışmasının gerekliliğini vurgulayan Tek Sağlık kavramı, insanı, hayvanı ve çevreyi bir arada ele almanın bütüncül yaklaşımını ifade etmektedir. Hayvanlarda brusellozu kontrol altına almak için tarama yapılmalı, yatkın hayvanlar aşılanmalı ve enfekte hayvanlar kesilmelidir. Hayvanlarda brusellozun kontrol altına alınması, insanlarda hastalığın hafifletilmesi için esastır. Laboratuvarlarda pastörizasyon işlemleri ve sınıf II ve III biyogüvenlik kabini önlemlerinin alınması gerekmektedir9.
Çalışmamızın amacı, bölgede yaygın bir hastalık olan bruselloza ilişkin bilgi düzeyini değerlendirmek ve elde edilen bulgulara dayanarak gerekli koruyucu önlemlerin önünü açmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Olguların Seçimi ve Tanımlanması
Bu çalışma, 1 Ekim 2023 ile 31 Mart 2024 tarihleri arasında tek merkezli bir hastanenin enfeksiyon hastalıkları polikliniğinde yatan bireylerle gerçekleştirildi. Okuma yazma bilen ve gönüllü olan katılımcılar çalışmaya dahil edildiler. Anket yöntemi kullanılarak kesitsel bir çalışma yapıldı. Katılımcılardan anketi yaklaşık 10-15 dakika içerisinde tamamlamaları istendi. Katılımcının kimliği gizli tutulurken, gönüllü olmayan kişiler çalışmaya dahil edilmediler. Araştırmaya gönüllü olan tüm katılımcılardan bilgilendirilmiş onam alındı. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Etik Kurulu’ndan gerekli izinler alındıktan sonra yürütüldü (karar no: E-050.99-95531838-83962, tarih: 06.10.2023).
Teknik Bilgi
Anket katılımcıların demografik bilgilerini, durumunu ve bruselloz hakkındaki bilgilerini değerlendiren 20 sorudan oluştu. Ayrıca hayvancılıkla uğraşan bireylere 12 sorudan oluşan ek form dağıtıldı. Anket sonuçları 17 tam puan üzerinden özetlenmiş olup, doğru yanıtlara 1 puan, yanlış yanıtlara ve bilgi içermeyen yanıtlara 0 puan verilmiştir. Katılımcılar sağlık çalışanları, hayvancılık çalışanları ve diğerleri gibi gruplara ayrıldılar.
İstatistiksel Analiz
2017 bruselloz insidans verileri kullanılarak yapılan güç analizine göre örneklem büyüklüğü 384 kişi olarak belirlendi ve sonuçta 400 katılımcı çalışmaya dahil edildi. Verilerin sunumunda sürekli değişkenler için ortalama veya medyan değerleri, kategorik değişkenler için ise sayı (n) ve yüzde (%) değerlerini içeren tanımlayıcı istatistiklerden yararlanıldı. Shapiro-Wilk testi sayısal değişkenlerin normalliğini değerlendirdi. Normal dağılım gösteren değişkenler için gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız grup t-testleri, normal dağılıma uymayan değişkenler için ise Mann-Whitney U ve Kruskal-Wallis testleri kullanıldı. Kategorik değişkenler ki-kare testi kullanılarak karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler SPSS 26 Windows programı kullanılarak yapıldı ve sonuçlar p<0,05 değerinde istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR
Araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan toplam 400 kişi çalışmaya dahil edildi. Katılımcıların 191’i (%47,8) kadın, 209’u (%52,2) erkek olup yaş ortalaması 35,7 (±12) yıl idi. Katılımcıların 33’ü (%8,2) örgün eğitim almamış, 97’si (%24,3) ilkokul mezunu, 49’u (%12,2) ortaokul mezunu, 89’u (%22,3) lise mezunu ve 132’si (%33) üniversite mezunuydu. Meslek olarak katılımcıların 88’i (%22) hayvancılıkla uğraşırken, 86’sı (%21,5) ev hanımı, 64’ü (%16) ise mavi yakalı işçiydi.
Tablo 1’de katılımcıların demografik verileri gruplara ayrılarak verilmektedir.
En sık başvurunun 246 (%61,5) katılımcıyla il merkezinden olduğu, bunu 47 (%11,8) katılımcıyla Diyadin ilçesi ve 25 (%6,3) katılımcıyla Taşlıçay ilçesinin takip ettiği belirlendi. Katılımcıların ikamet yerleri Tablo 2’de listelenmiştir. Katılımcıların anket sorularına verdikleri cevaplar Tablo 3’te sunulmuştur.
Katılımcıların %86,3’ü bruselloz hastalığını duymuştu. Bruselloz farkındalığı sağlık çalışanları (%93,1) ve hayvancılık çalışanlarında (%90,9) daha fazla idi p=0,000). Gruplar arası bilgi kaynakları karşılaştırıldığında sağlık çalışanlarının en önemli bilgi kaynağının (%72,2) seminer yoluyla öğrenme olduğu görüldü (p=0,000). Hayvancılıkla uğraşanların en önemli bilgi kaynağı (%15,4) hastalığı deneyim yoluyla öğrenmeleriydi (p=0,000). Hayvancılıkla uğraşanlarda hayvandan hayvana bulaşma konusunda bilgi oranı daha yüksekti (%43,2) (p=0,000).
Hayvancılıkla uğraşan bireylerin yoğurt (%38,6) ve kaşar peyniri (%23,9) ile hastalığın bulaştığını düşünme olasılıklarının diğer gruplara göre daha yüksek olduğu (p=0,027, p=0,042) belirlendi. Ayrıca sağlık çalışanları laboratuvar ortamlarındaki kontaminasyon riskleri konusunda daha fazla farkındalık gösterdi (%24,1) (p=0,004).
Hayvancılıkta çalışan bireylerin (%54,5) hayvan aşısı konusunda anlamlı düzeyde daha bilgili olduğu (p=0,000), sağlık çalışanlarının (%13,8) ise insanlara yönelik aşının bulunmadığı konusunda daha bilinçli olduğu (p=0,031) belirlendi.
Hayvancılıkla uğraşan katılımcıların ek anket sorularına verdikleri yanıtlar Tablo 4’te sunulmaktadır.
Katılımcıların verdikleri yanıtlar puanlandıktan sonra sağlık çalışanlarının ortalama puanının 17 üzerinden 8,66±0,9, hayvancılıkla uğraşanların 7,16±0,4, diğer grubun ise 6,26±0,2 olduğu belirlendi. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada sağlık çalışanlarının (medyan 9) diğer gruplara (medyan 6) göre daha yüksek puanlar elde ettiği görüldü (p=0,012).
Eğitim durumunun anket puanlarına etkisi incelendiğinde, üniversite mezunlarının (medyan 8), lise mezunlarına (medyan 7) ve ortaokul mezunlarına (medyan 4) göre daha yüksek puanlar aldıkları (p=0,020, p=0,000), bunun da istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığı gösterdiği görüldü.
Brusellozla ilgili bilgi kaynağının anket puanlarına etkisi incelendiğinde, akrabasında bruselloz bulunan bireylerin (medyan 9), kendisi hastalığı geçirenlerin (medyan 11), internet ve televizyon gibi medya kaynaklarından bilgi alanların (medyan 9) ve seminerlere katılanların (medyan 10), hastalığı ailesinden öğrenenlere (medyan 6) göre daha yüksek puan alma eğiliminde olduğu görüldü (p=0,009, p=0,000, p=0,040, p=0,003). Ayrıca yakınları brusellozdan etkilenen kişiler (medyan 9), kendisi de hastalığı geçirenler (medyan 11) ve seminerlere katılanlar (medyan 10), hastalığı kamuoyundan öğrenenlere (medyan 7) göre daha yüksek puanlar elde etti (sırasıyla p=0,001, p=0,000 ve p=0,001).
TARTIŞMA
Ülkemizde endemik olan bruselloz ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Hull ve Schumaker10 tarafından 2018 yılında yapılan bir çalışmada, Türkiye’de insanda bruselloz görülme sıklığı 1.000.000’de 49,5 olarak belirlenmiş olup, bu oran dünya ortalamasının üzerindedi. Sağlık Bakanlığı 2017 yılı verilerine göre Ağrı’da bruselloz görülme sıklığı 100.000’de 19’dur11. Çalışmamızın amacı bruselloz hakkındaki bilgi düzeyini ölçmek ve korunma için gerekli faaliyetlerin yapılmasına zemin hazırlamaktır.
Alkan ve ark.12 tarafından 2022 yılında yapılan bir çalışmada, kırsal kesimde yaşayan bireylerin %95,6’sının bruselloz hastalığını duyduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde Avcı ve ark.132017 yılındaki çalışmasında da Van ilindeki bir köy yerleşiminde yaşayanlarda bu oranın %98,5 olduğu rapor edilmiştir. Özen ve ark.14 2020 yılında hastane çalışanlarının %79,6’sının bruselloz hastalığını duyduğunu tespit etmişlerdir. Buna karşılık Akkuş ve ark.152011 yılındaki çalışmasında hayvancılıkla uğraşan bireylerde %66 gibi daha düşük bir oran rapor edilirken, Babaoğlu ve ark.162017 yılındaki çalışmasında yarı kentsel alanlarda yaşayanlarda bu oranın %65,2 olduğu tespit edilmiştir. Aynı çalışmada veteriner hekimler, ziraat mühendisleri ve çiftçiler gibi yüksek riskli meslek gruplarında bruselloza ilişkin farkındalık oranının anlamlı derecede yüksek olduğu dikkat çekmektedir (p=0,010). Ayrıca eğitim düzeyi arttıkça bruselloz farkındalığı da artmaktadır (p=0,010)16. Çalışmamızda hayvancılık çalışanlarında bruselloz farkındalığı oranı %90,9, sağlık çalışanlarında %93,1, genel olarak ise %86,3 olarak belirlendi. Anket puanlaması sonucunda en yüksek puanı sağlık çalışanları alırken, onu hayvancılıkla uğraşanlar izledi. Sonuçlar konu hakkında eğitim alanların ve risk grubunda olanların daha bilinçli olduğu şeklinde yorumlandı.
Bruselloz ile ilgili bilgi kaynaklarını incelerken Alkan ve ark.12 %62,4’ünün akrabalardan, komşulardan veya ailelerden gelen bilgilere dayandığını buldu. Avcı ve ark.13 %36,4’ünün sağlık çalışanlarından, %24,2’sinin komşularından, %19,7’sinin aile üyelerinden veya arkadaşlarından bilgi aldığını bildirmiştir. Özen ve ark.14 %30,8’inin arkadaşlarından, akrabalarından ve komşularından, %20,93’ünün ise televizyon, radyo ve gazetelerden bilgi aldığını rapor etmişlerdir. Babaoğlu ve ark.16 çalışmasında hastalıkla ilgili bilgilerin %45,6’sının akraba veya komşuya dayandığı görülmüştür. Araştırmamızda katılımcıların %46’sı kamuya açık olarak, %23,4’ü hastalığı olan bir akrabası aracılığıyla, %10,9’u seminerler yoluyla, %7,9’u aile içinden ve %4,6’sı internet veya televizyon aracılığıyla çeşitli kanallardan bilgiye ulaşmışlardır. Sağlık çalışanları öncelikli olarak seminerlerden öğrenirken, hayvancılıkla uğraşan bireyler hastalıkla ilgili kendi deneyimlerini belirtmişlerdir. Anket puanlaması açısından hastalığı yaşamış kişilerden bilgi almak, seminerler aracılığıyla bilgi edinmek, internet veya televizyon aracılığıyla bilgiye ulaşmak, kamu kaynaklarından veya aile içinden öğrenmeye göre daha iyi sonuçlar vermiştir. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve yanlış bilgilendirmeyle mücadele için internet, televizyon gibi medya platformlarından faydalanılması ve bilinçlendirme etkinliklerinin düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Brucella’nın ana konakçıları sığır, koyun, keçi ve domuz gibi hayvanlardır ve insanlar tesadüfi konakçılardır. Hayvanlar arasında bulaşma meydana gelir, ancak insanlar arasında bulaşma nadirdir1. 2022 yılı verilerine göre Türkiye’nin çayır-mera alanına sahip dördüncü büyük ili olan Ağrı İli, büyükbaş hayvan varlığında 14’üncü, küçükbaş hayvan varlığında ise 11’inci sırada yer almaktadır17. Zoonotik bulaş konusunda farkındalık açısından Akkuş ve ark.15 %49,5 oran bildirirken, Babaoğlu ve ark.16 %29,4 oranını bildirmişlerdir [15,16]. Ayrıca Babaoğlu ve ark. hayvandan hayvana bulaşma oranının %19,1 olduğunu belirtirken, Akkuş ve ark. olguların %36,1’inin kişiden kişiye bulaştığını bildirmişlerdir. Çalışmamızda zoonotik bulaş konusunda bilinçlenme oranı %63, hayvanlar arası bulaşmada %24, insandan insana bulaşmada ise %17,5 olarak belirlendi. Özellikle hayvancılıkla uğraşan bireylerde zoonotik kontaminasyon farkındalığının daha yüksek olduğu görüldü.
Zhang ve ark.18yaptığı bir meta-analizde endemik ülkelerde ana bulaşma yolunun pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri olduğu, gelişmiş ülkelerde ise daha çok temas ve soluma yoluyla bulaştığı gösterilmiştir. Özen ve ark.14 yaptığı çalışmada hastalığın bulaşma şekli şu şekilde tespit edilmiştir: %49 kaynatılmamış süt tüketimi, %20 kırmızı et veya sakatat ürünlerinin çiğ veya az pişmiş tüketimi, %18 koyun, keçi ve inek gibi hayvanlarla doğrudan temas, %12’si ise yoğurt yoluyla. Ayrıca çalışma, çiğ veya az pişmiş kırmızı etten kaynaklanan kontaminasyon riskine ilişkin farkındalığın eğitim düzeyi arttıkça arttığını buldu (p=0,036). Aynı araştırmada katılımcılara hastalığın kaynatılmamış süt tüketilmesiyle bulaşıp bulaşamayacağı sorulduğunda, ilkokul ve altı eğitime sahip olanların yüzde 35,7’si, ortaokul eğitimi olanların yüzde 25’i, lise ve üzeri eğitime sahip olanların ise yüzde 47,2’si kontaminasyon bildirdi (p=0,038). Akkuş ve ark.15yaptığı bir çalışmada bulaşmaların %32’sinin hayvan doğumu sırasında çiğ süt ve süt ürünleriyle temas yoluyla gerçekleştiği, %44,3’ünün ise çiğ süt ve süt ürünleri tüketiminden kaynaklandığı rapor edilmiştir. Çalışmamızda hastalığın bulaşma yolları şu şekilde tespit edilmiştir: çiğ süt tüketimi (%55,8), çiğ sütten üretilen ürünlerin tüketimi (%47,8), çiğ veya az pişmiş et tüketimi (%24,3), hayvan doğum materyali ile temas (%18), hayvan dışkılarıyla doğrudan temas (%23,5) ve laboratuvar maruziyeti (%8,5). Kaşar peynirinden bulaşabileceğine inananların oranı %16 iken, yoğurttan bulaşabileceğinden endişe duyanların oranı ise %29 idi. Ayrıca hayvancılıkla uğraşan bireylerin yoğurt ve kaşar peyniri tüketerek enfeksiyon kapabileceklerine inanma olasılıklarının daha yüksek olduğu gözlendi. Sağlık çalışanları laboratuvar kontaminasyonu konusunda daha yüksek farkındalık gösterdi. Yoğurt ve kaşar peyniri üretim aşamalarında etkenin patojenitesinin azaldığını, dolayısıyla kontaminasyon riskinin azaldığını vurgulamak önemlidir19. Bruselloz farkındalığına yönelik anket puanları değerlendirildiğinde üniversite mezunlarının lise ve ortaokul eğitimli bireylere göre daha yüksek düzeyde farkındalık sergiledikleri dikkat çekti.
Bruselloz için hayvan aşıları bulunmaktadır; ancak şu anda insanlarda kullanıma uygun bir aşı mevcut değildir20. Özen ve ark.14 çalışmasında hayvan aşılarına ilişkin farkındalık %5,8 olarak rapor edilmiştir. Çalışmamızda katılımcıların %35,5’inin hayvan aşılarından haberdar olduğunu, sadece %4,8’inin ise insanlara yönelik bir aşının bulunmadığını bildiğini tespit ettik. Özellikle hayvancılıkla uğraşan bireylerin hayvan aşıları konusunda diğer gruplara göre daha yüksek farkındalık sergiledikleri görüldü. Bu bulgu, hayvancılıkla uğraşanların zoonotik bulaşın önlenmesinde aşılamanın önemi konusunda bilgilendirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bu grubu koruyucu önlemler konusunda eğiterek zoonotik hastalıkların bulaşma riskini potansiyel olarak azaltabiliriz.
İnsanlarda brusellozun kontrolü için, hayvanlarda brusellozun kontrol altına alınması, süt ve süt ürünlerinin tüketimden önce pastörizasyonunun sağlanması ve laboratuvar kaynaklı kontaminasyonun önlenmesi dahil olmak üzere çeşitli önlemler gerekmektedir21. Hayvan brusellozunda ekonomik kaygılar ve taşımanın engellenememesi nedeniyle tedavi önerilmemektedir. Bunun yerine, hayvan brusellozunu yönetmenin ana odağı önlemedir. Temel önleme yöntemleri arasında eldiven, gözlük ve önlük gibi koruyucu ekipmanların kullanılması, iyi hijyen uygulamalarının sürdürülmesi, enfekte hayvanların sürüden izole edilmesi ve aşılama programlarının uygulanması yer almaktadı22. Doğum yapan hayvanların ve temas ettikleri yemlerin tüm atıkları derine gömülmeli, üzerine yanmamış kireç dökülerek veya yakılarak imha edilmelidir. Bu nedenle bruselloz tanısı alan hayvanların satılmaması gerekmektedir. Ayrıca sürüye yeni katılan hayvanlara bruselloz testi yapılmalı ve gerekiyorsa aşılanmalıdır23. Özen ve ark.14 çalışmasında katılımcıların %58,3’ü temas önlemleri aldığını bildirmiştir. Çalışmamızda katılımcıların %76,1’i tedbir olarak eldiven kullanılması gerektiğini düşünürken, %38,6’sı bot kullanılması gerektiğini düşünüyordu. Sadece %13,6’sı temas öncesi önlemlerin gereksiz olduğuna inandığını ifade etti.
Alkan ve ark.12 çalışmasında katılımcıların %55,8’i hayvan atıklarını gömdüklerini belirtirken, Babaoğlu ve ark.16 çalışmasında bu oran %69,3’tür. Babaoğlu ve ark.16araştırmasında katılımcıların %15,9’u hayvan atıklarını çöpe attığını bildirdi. Ayrıca aynı çalışmada küretaj oranı %40,7 idi. Mevcut çalışmada küretaj oranı %62,5 olarak bulunmuştur. Katılımcıların bildirdiği atık yönetimi uygulamaları arasında atıkların gübreye dönüştürülmesi (%35,2), atıkların uzak bir yere atılması (%33), atıkların yakılması (%31,8), atıkların atılması (%17) ve atıkların gömülmesi (%11,4) yer almaktadır. Ayrıca katılımcıların %58’i atıkların suyla arıtıldığını, %38,6’sı ise kireçleme yöntemini kullandığını bildirdi. Bu bulgular, özellikle doğum oranlarının yüksek olduğu ortamlarda atık yönetimi konusundaki farkındalığın yetersiz olabileceğini düşündürmektedir. Brucella ile enfekte hayvan atıklarına yönelik gömme, kireç dökme ve yakmanın ötesinde atık yönetimi yaklaşımlarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Alkan ve ark.12 katılımcıların %40,9’unun enfekte hayvanları kesip yemeyi tercih ettiğini belirtirken, Avcı ve ark.13 bu oranı %77,2 olarak buldu. Ayrıca aynı çalışmada veteriner enfeksiyon oranının %7,6 olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda katılımcıların %44,3’ünün enfekte hayvanları sürüden ayırdığı, %39,8’inin enfekte hayvanların etini veya sütünü tükettiği, %37,5’inin de enfekte hayvanların sütünü buzağılara verdiği belirlendi. Sadece %1,1’i enfekte hayvanları kesmeyi ve yemeyi tercih etti. Hayvanların veterinere götürülme oranı ise %88 olarak belirlendi. Bu bulgular, hayvanlarda bruselloza karşı mücadelede izolasyonun vurgulanmasının ve enfekte hayvanların ve bunların ürünlerinin tüketiminden kaçınılmasının önemini göstermektedir. Doğru yaklaşımların, bildirimlerin uygulanması ve mevcut duruma ilişkin farkındalığın artırılması için veteriner hekimlerle iş birliği yapılması büyük önem taşımaktadır.
Alkan ve ark.12 hayvanlarda aşılama oranının %59,7 olduğunu belirtirken, Avcı ve ark.13 %20 olarak bildirmiştir. Çalışmamızda hayvan aşılanma oranı %68,2 olarak bulunmuştur. Aşı yaptırmayan katılımcıların yüzde 32,2’si aşının maliyetini, yüzde 28,5’i aşı bulmanın zorluğunu, yüzde 25’i aşının yan etkileri konusunda endişelerini, yüzde 14,3’ü ise aşının etkisiz olduğunu belirtti. Hastalığın endemik durumunun devam etmesi aşılama oranlarının yetersiz kaldığını düşündürmektedir. Aşılama konusunda gerekli bilgilerin sağlanması ve aşının yaygınlaştırılmasının teşvik edilmesi, aynı zamanda aşıların uygun maliyetli ve erişilebilir olmasının sağlanması da büyük önem taşımaktadır.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın temel kısıtlılığı, hastaları gruplandırırken katılımcı sayısının azalması nedeniyle parametrik analizlerin yapılamamasıdır. Gelecekte daha homojen katılımcı grupları ve daha büyük popülasyonlarla yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. Ayrıca bruselloz farkındalığını ölçecek standart bir ölçeğin bulunmaması, anket formumuzu literatür taramasından elde edilen verilere dayanarak oluşturmamıza yol açtı. Ek olarak, zaman ve maddi kısıtlılık gibi faktörler de saha çalışması yapmamızı engelledi ve çalışmamızı polikliniğe başvuran katılımcılarla sınırlandırdık. Sonuç olarak seroprevalans konusunda bilgi sağlayamadık.
SONUÇ
Tek Sağlık çerçevesinde insan, hayvan ve çevre sağlığının entegrasyonu esastır. Hayvanlarda brusellozu önlemek için gerekli aşılamaya, hijyen koşullarına, izolasyon önlemlerine, atık kontrolüne ve enfekte hayvanların eksiksiz raporlanmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca süt ve süt ürünlerinde pastörizasyonun bulaşmayı önlemek açısından öneminin vurgulanması gerekmektedir. Bruselloza bağlı iş gücü ve ekonomik kayıpların azaltılması için hastalık hakkında farkındalığın artırılması çok önemlidir. Bu, seminerler, internet ve televizyon gibi çeşitli platformlar aracılığıyla sunulan eğitim girişimleriyle başarılabilir. Yanlış tutum ve davranışların sosyal öğrenme yoluyla yayılmasının önlenmesi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi zorunludur.