ÖZET
Amaç:
Çalışmamızın amacı çocuk psikiyatrisi polikliniklerine çeşitli nedenlerle başvuran çocuk ve ergenlerde empati düzeylerinin, içe yönelim-dışa yönelim sorunları ile ilişkisini ve bu ilişkinin cinsiyete göre ne şekilde değiştiğini araştırmaktır. Ayrıca, empati ile ebeveyn bildirimine göre çocuğun işlevselliğinin ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Mayıs-Haziran 2018 döneminde Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniklerine herhangi bir nedenle başvuran ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 8-14 yaş arası (ortalama=11,1±2,23) 39’u kız, 61’i erkek (n=100) olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmada yer alan katılımcıların ebeveynleri sosyo-demografik veri formu ve Güçler ve Güçlükler Anketi’ni (GGA), çocuk ve ergenler de Çocuk ve Ergenler için Empati Ölçeği’ni doldurmuşlardır.
Bulgular:
Kız çocuklarının empati düzeyi erkek çocuklarınkinden istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksektir (p=0,039). Empati becerisi ile yaş ve ailenin gelir düzeyi arasında anlamlı bir ilişki yoktur (p>0,05). Emosyonel sorunlar, davranım sorunları, akran sorunları, içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ve GGA toplam güçlük puanı ile empati düzeyi arasında negatif yönlü; prososyal davranışlar ile empati düzeyi arasında pozitif yönlü bir ilişki mevcuttur [p<0,05; korelasyon katsayıları (r): -0,201 ve -0,393 arasında; prososyal davranışlar için 0,370]. Yalnızca kız çocukları değerlendirmeye alındığında istatistiksel olarak anlamlı elde edilen tüm ilişkiler kaybolmuş (p>0,05), yalnızca erkek çocukları değerlendirmeye alındığında ise daha güçlü ilişkiler kaydedilmiştir [p<0,05; korelasyon katsayıları (r): -0,361 ve -0,451 arasında; prososyal davranışlar için 0,403]. Okul başarısı, ödev yapma alışkanlıkları ve akran ilişkileri daha iyi olan çocuk ve gençlerin empati becerileri daha iyi düzeyde bulunmuştur (p<0,05).
Sonuç:
Çalışma sonuçlarımız, çocukların içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ile empati becerisi arasında ters yönde bir ilişki varlığı ortaya koymuştur. Klinik örneklemde, özellikle erkek çocuklarının empati becerisi, emosyonel ve davranışsal sorunlarıyla ilişkili gözükmektedir. Empatik tutumları iyileştirmeye yönelik yapılacak girişimler, çocuk ve gençlerin yaşayacağı emosyonel ve davranışsal güçlüklerin azalmasına, işlevselliklerinin artmasına yardım edebilir.
GİRİŞ
Empati, canlıların ve bireylerin sosyal yaşama uyumunu sağlayan önemli bir sosyal bilişsel yetidir1. Empati kavramını açıklayan ve empatinin çeşitli yönlerine vurgu yapan birçok tanım mevcuttur2. Yazında, empatiyi çok boyutlu bir yapı olarak bildiren çalışmaların yanı sıra, bilişsel (diğerlerinin duygularının anlaşılması) ve duygusal (diğerlerinin yaşadığı duyguyu hissedebilme ve uygun duygusal yanıt verme) empati olarak iki boyutta sınıflandıran çalışmalar da vardır2-4. Empatiyi tanımlayan çoğu modelde en az üç temel öğeden bahsedilmiştir: (1) yüz ifadeleri, konuşma veya davranış yoluyla kişinin kendisinde ve diğerlerindeki duyguları tanıması, (2) duygusal durumların başkalarıyla paylaşılması, bu esnada deneyimlediği duygunun simülasyon olduğunun ve kişinin kendi duygusu olmadığının bilincinde olarak başkalarıyla benzer duyguları deneyimleme yeteneği (duygusal duyarlılık) ve (3) benlik ve öteki arasındaki ayrım bozulmadan (duygusal perspektif alma) başka bir kişinin bakış açısının alınmasıdır5. Empati, gelişim boyunca sosyal ve emosyonel işlevselliğin çekirdek bileşeni olarak tanımlanmıştır6. Meta-analitik bulgulara göre, çevresindekilerle, özellikle de akranlarıyla daha yüksek kalitede ilişki kuran ergenlerin başkalarının duygularını anlamaya daha çok alaka gösterdikleri bilinmektedir7. Daha iyi empati becerilerinin yalnızca sosyal hayatta değil, akademik başarıda da aracı rolü olduğuna dair yazın araştırmaları mevcuttur8,9. Dolayısıyla, empati, çocuğun sosyal ve akademik işlevselliği üzerinde etkili bir kavram olarak gözükmektedir.
Empati ile ruhsal bozukluklar arasındaki ilişki incelenmeye devam eden bir araştırma konusudur. Düşük empati becerisinin davranım bozukluğu ve ilişkili katı duygusuz özellikler, karşıt olma karşı gelme bozukluğu (KOKGB) ve saldırgan davranışlar ile ilişkili olduğu tekrarlayan şekilde gösterilmiştir10-13. Anksiyete ve affektif bozukluklar ile empati arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalardan elde edilen bulgular ise, dışa yönelim bozukluklarına göre daha az tutarlıdır. Yetişkinlerde ve ergenlerde yapılan birçok çalışmada empati düzeninin artması ile içe yönelim bozukluklarında artış olduğu bildirilmiştir14-17. Ancak, anksiyete bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin empati yeteneklerinin daha az olduğunu tespit eden çalışmalar da mevcuttur18-20. Yazında içe yönelim ve dışa yönelim problemleri ile empati ilişkisini birlikte inceleyen az sayıda araştırma vardır. Gambin ve Sharp14 (2016) tarafından klinik ergen örnekleminde yürütülen bir çalışmada empati, bilişsel ve duygusal alt boyutlarıyla değerlendirilmiş, çalışma sonucunda cinsiyete göre bazı farklılıklar ortaya konulmuştur. Buna göre, kızlarda hem bilişsel hem de duygusal empati, davranım sorunları ile ters yönde ilişkili bulunmuş, ancak erkeklerde böyle bir ilişki saptanmamıştır. İçe yönelim sorunları ise hem kızlarda hem de erkeklerde duygusal empati ile pozitif yönde ilişki göstermiştir14. Toplum örneklemli bir çalışmada, farklı olarak toplam empati ve bilişsel empati içe ve dışa yönelim sorunları ile negatif yönde ve prososyal davranışlar ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Duygusal empati ise cinsiyete göre farklılık göstererek, kızlarda tüm emosyonel ve davranışsal sorunlar ile negatif yönde ilişkili, erkeklerde sadece prososyal davranışlar ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur21. Kadın cinsiyette empati becerisinin erkek cinsiyete göre daha iyi olduğu bilinse de22, cinsiyetin, empatinin içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ile ilişkisinde nasıl bir rol oynadığı, yeni çalışmalara ihtiyaç duyulan bir araştırma sorusudur.
Türkiye’de yürütülmüş çok az sayıda çalışmada çocuk ve ergen ruh sağlığı sorun/bozuklukları ile empati arasındaki ilişki araştırılmıştır. Sonuçlar açısından yazınla örtüşen ve ayrışan alanlar mevcuttur. Bu çalışmalar, çocuk ve ergenlerde en sık görülen, aynı zamanda çocuk psikiyatrisi polikliniklerine de en sık başvuru nedenleri olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve anksiyete bozukluğu olan çocuk ve ergenlerle yapılmıştır18,23-27. DEHB grubunu inceleyen çalışmaların birinde, empati düzeyi DEHB grubunda kontrol grubuna göre düşük saptanırken, diğer bir çalışmada iki grup arasında fark bulunmamıştır26,27. İki çalışmanın ortak noktası ise DEHB’ye eşlik eden KOKGB belirtilerinin empati düzeyi düşüklüğü ile ilişkili olmasıdır. Anksiyete bozuklukları olan çocuk ve ergenlerle gerçekleştirilen diğer çalışmada ise anksiyete bozukluğu grubunun empati düzeylerinin kontrol grubuna göre daha düşük olduğu ve bu grupta saldırganlık düzeylerinin daha fazla olduğu bulgulanmıştır18. Ülkemizde içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ile empati ilişkisini birlikte değerlendiren bir çalışmaya ulaşılamamıştır.
Empati kavramının kültürel etkilerle şekillenebildiği göz önünde bulundurularak28,29, klinik bir örneklemde içe yönelim ve dışa yönelim sorunlarının çocuk ve gençlerdeki empati becerisi ile ilişkisini değerlendirerek, çoğunlukla Batı ülkelerinde gerçekleştirilmiş çalışmalardan oluşan yazına katkı sağlanabileceği düşünülmüştür. Buradan yola çıkarak çalışmamızda, çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniklerine çeşitli sorunlarla başvuran klinik örneklem olgularında dışa yönelim ve içe yönelim problemleri ile empati arasındaki ilişkinin araştırılması, ayrıca cinsiyete göre bu ilişkinin ne şekilde değiştiğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızın ikinci bir amacı da empati ile çocuğun ebeveyn bildirimine göre işlevsellik düzeyinin ilişkisinin incelenmesidir.
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Kesitsel bir çalışma olarak tasarlanan araştırmamıza Mayıs-Haziran 2018 döneminde Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Poliklinikleri’ne herhangi bir nedenle başvuran 8-14 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerden kendisi ve ebeveyni çalışmaya katılmaya gönüllü olan olgular dahil edilmiştir. Okur-yazar olma, formları doldurmaya engel teşkil edecek nitelikte ruhsal bozukluğa sahip olmama (mental retardasyon, otizm, akut psikotik atak, akut manik atak) ve çalışma formlarını eksiksiz ve güvenilir şekilde doldurma çalışmaya dahil olma kriterleridir. İçleme kriterlerini sağlayan 100 çocuk ve genç çalışma örneklemini oluşturmuştur. Çalışmada kullanılan veri toplama araçları, çocuk veya ergen ve ebeveyni tarafından psikiyatrik görüşme için bekledikleri zaman diliminde bekleme salonunda doldurulmuştur. Önce ebeveyne ve çocuk veya ergene çalışma hakkında bilgi verilmiş, gönüllü olan katılımcıların bekleme salonunda formları doldurması istenmiştir. Çalışma ölçeklerinin doldurulması yaklaşık 15 dakika sürmüştür. Çalışma öncesinde Pamukkale Üniversite Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 18.05.2018 tarih ve 60116787-020/34252 sayı ile çalışma için etik kurul izni alınmıştır. Katılımcılar ve ebeveynleri çalışma öncesi çalışma onam formu imzalamışlardır.
Çalışma Ölçekleri
Çalışma dahilinde ebeveynler, sosyo-demografik özelliklerin ve çocuk veya gencin işlevselliğine ait bilgilerin sorgulandığı sosyo-demografik veri formunu doldurmuşlardır. Bunun dışında çocuk veya ergenden Çocuk ve Ergenler için Empati Ölçeği’ni (ÇEEÖ), ebeveynlerden de Güçler ve Güçlükler Anketi’ni (GGA) doldurmaları istenmiştir. Veri toplama araçları aşağıda ayrıntılandırılmıştır.
1. Sosyo-demografik Veri Formu: Bu form, çalışma yazarları tarafından mevcut çalışma için oluşturulmuştur. Formda, yaş, cinsiyet, anne ve babanın eğitim durumu (ilköğretim, lise, üniversite), ailenin gelir durumu ve anne-babanın kendi algısı doğrultusunda, çocuğun okul başarısı, ödev yapma alışkanlıkları, akran ve kardeş ilişkileri konusunda işlevselliğini sorgulayan sorular sorulmuştur (örneğin: “Karnedeki son dönem notlarını göz önünde bulundurursanız çocuğunuzun okul başarı nasıl?”, “Size göre çocuğunuzun akran ilişkileri nasıl?”, “Size göre çocuğunuzun okul ödevlerini yapabilme yeteneği nasıl?”, “Size göre çocuğunuzun kardeşleri ile olan ilişkisi nasıl?”). Ebeveynler soruları 5’li likert tarzda, “çok sorunlu” (1 puandan) “çok iyi” (5 puana) sıralanacak şekilde değerlendirmişlerdir. Sosyo-demografik veri formunda işlevsellik değerlendirmeye yönelik sorularla, çocuğun ilgili alanlardaki durumunun ebeveynin algısı doğrultusunda ve çocuğun yaşadığı davranışsal ve emosyonel güçlüklerden bağımsız olarak direkt değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
2. Çocuk ve Ergenler için Empati Ölçeği: ÇEEÖ çocuk ve gencin empati becerisini ölçmek üzere Bryant30 (1982) tarafından oluşturulmuştur. Ölçeğin orijinal formu 22 madde içermektedir. Ölçeğin Türkçe geçerlik güvenilirlik çalışması Gürtunca31 (2013) tarafından gerçekleştirilmiş ve ölçek 8-14 yaş arası çocuklarda empati becerisini değerlendirmek için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olarak rapor edilmiştir. Türkçe uyarlama ve geçerlik güvenilirlik çalışmasında bir madde çıkarılmış, böylece ölçek 21 madde içermiştir. Ölçek soruları çocuk veya genç tarafından “hayır” (0 puan) veya “evet” (1 puan) şeklinde değerlendirilir. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 0, en yüksek puan ise 21’dir. Artan puanlar empati becerisinin daha yüksek olduğunu ifade etmektedir.
3. Güçler ve Güçlükler Anketi-Ebeveyn Formu: GGA, Goodman32 (1997) tarafından çocuk ve gencin yaşadığı duygusal ve davranışsal güçlükleri değerlendirmek üzere geliştirilen 25 maddeden oluşan bir değerlendirme aracıdır. Her bir madde “doğru değil”, “kısmen doğru” ve “kesinlikle doğru” şeklinde 3’lü likert olarak 0-2 puan arasında skorlanır. Ölçek 5 boyut üzerinden (emosyonel sorunlar, davranım sorunları, hiperaktivite, akran sorunları ve prososyal davranışlar) çocuğun yaşadığı güçlükleri ve güçlü yönlerini değerlendirir. Artan puan, prososyal davranışlarda iyileşen işlevselliğe, diğer alt boyutlarda ise artan sorunlara işaret eder. Prososyal davranış haricindeki diğer alt boyutların toplamı toplam güçlük skorunu verir. Emosyonel sorunlar ve akran sorunları alt boyutlarının toplamından içe yönelim sorunları, davranım sorunları ve hiperaktivite alt boyutlarının toplamından da dışa yönelim sorunları toplam puanı elde edilir. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenilirlik çalışması Güvenir ve ark.33 (2008) tarafından yapılmış, ölçek 4-17 yaş çocuk ve ergenlerin emosyonel ve davranım sorunlarını ölçmek için geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olarak rapor edilmiştir.
İstatistiksel Analiz
Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 15.0 paket programı kullanılmıştır. Tanımlayıcı veriler ortalama, standart sapma (SS), sayı ve yüzde ile sunulmuştur. Verilerin normal dağılıp dağılmadığı Kolmogorov-Smirnov testi ile test edilmiştir. Normal dağılan gruplar arası sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında Student’s t-testi, normal dağılım göstermeyen sürekli değişkenlerin karşılaştırmasında Mann-Whitney U testi uygulanmıştır. Normal dağılmayan numerik veriler arasındaki korelasyonlar Spearman korelasyon testi ile değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık p<0,05 durumları için tanımlanmıştır.
BULGULAR
Çalışmaya 39’u (%39) kız, 61’i (%61) erkek 100 çocuk ve ergen katılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 11,1’dir (SS=2,23). Çalışmada yer alan çocuk ve ergenlere ait sosyo-demografik özellikler Tablo 1’de sunulmuştur.
Çalışma kapsamında çocuk ve ergenler tarafından doldurulan ÇEEÖ toplam puan ortalaması 12,67’dir (SS=3,37). Empati düzeyinin cinsiyet, yaş ve gelir düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığını araştırmak amacıyla yapılan istatistiksel analizde kız çocukların, erkeklere göre istatistiksel anlamlılık düzeyinde daha yüksek empati becerilerine sahip olduğu görülmüştür (t=2,094, p=0,039). Çocuk yaş grubu ve ergen yaş grubunda empati puanlarının farklılık gösterip göstermediğini incelemek amacıyla katılımcıların yaşları 12 yaş altı ve 12 yaş ve üstü şeklinde iki gruba ayrılarak analiz yapılmış ve yaşa göre gruplar arası anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (t=-0,247, p=0,805). Ayrıca yaş ve empati düzeyi ilişkisi Spearman korelasyon analizi ile de incelenmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=0,007, p=0,942). Empati düzeyi, katılımcıların gelir durumuna göre de istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermemiştir (t=0,380, p=0,705) (Tablo 2).
Çalışmamızda, ebeveyn tarafından doldurulan GGA alt ölçek ve toplam puan ortalamalarının tüm grupta, kızlarda ve erkeklerdeki dağılımı Tablo 3’te sunulmuştur. Yapılan ikili grup karşılaştırmalarında, hiçbir alt ölçek puanında, içe yönelim, dışa yönelim ve toplam ölçek puanlarında kızlar ve erkekler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05) (Tablo 3).
ÇEEÖ toplam puanı ile GGA alt ölçek puanları, içe yönelim, dışa yönelim ve toplam ölçek puanı arasında ilişki varlığını ve yönünü araştırmak için korelasyon analizi yapılmıştır. Tüm grupta, çocuk ve gencin empati düzeyi ile emosyonel sorunlar, davranım sorunları, akran sorunları, içe yönelim sorunları, dışa yönelim sorunları ve toplam güçlük puanı arasında hafif-orta şiddette ters yönlü ilişki olduğu bulunurken (sırasıyla, r=-0,201 p=0,045, r=-0,393 p=0,000, r=-0,213 p=0,033, r=-0,239 p=0,017, r=-0,287 p=0,004, r=-0,277 p=0,005) hiperaktivite ile anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p=0,033, r=-0,173). Empati düzeyi, prososyal davranışla ise pozitif yönde ilişkilidir (r=0,370 p=0,000). Aynı analiz yalnızca kız çocukları ile yapıldığında istatistiki olarak anlamlı ilişkinin bulunmadığı; yalnızca erkek çocukları ile yapıldığında ise aynı maddelerde, aynı yönde ilişkinin varlığını koruduğu ve hatta korelasyon katsayılarının büyüdüğü görülmüştür (Tablo 4).
İşlevsellik değerlendirmelerinde tüm grupta elde edilen puan ortalamaları (±SS) şu şekildedir: Okul başarısı 3,8±1,0, ödev yapma alışkanlıkları 3,6±1,1, akran ilişkileri 3,8±0,9 ve kardeş ilişkileri 3,7±1,1. Toplam empati düzeyi ile işlevsellik parametreleri arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, tüm grupta okul başarısı, ödev yapma alışkanlıkları ve akran ilişkileri arasında orta şiddette pozitif yönde ilişki olduğu görülmüştür (sırasıyla, r=0,394 p=0,000, r=0,332 p=0,001, r=0,407 p=0,000). Analiz yalnızca kız çocukları grubu ile yapıldığında, okul başarısı ve ödev yapma alışkanlıkları; yalnızca erkek çocukları ile yapıldığında, okul başarısı, akran ilişkileri ve kardeş ilişkileri toplam empati düzeyi ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur (Tablo 5).
TARTIŞMA
Çocuk ve ergen psikiyatri polikliniklerine çeşitli nedenlerle başvuran olguların ebeveynleri tarafından değerlendirilen içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ile çocuğun kendisini değerlendirdiği empati düzeyleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmamızda, kız çocuklarının empati becerisi erkek çocuklarınkinden daha iyi düzeyde bulunmuş ve empati düzeyi ile hiperaktivite alt ölçeği dışındaki tüm sorun alanları, içe yönelim ve dışa yönelim puanları ve toplam güçlük puanı negatif yönlü bir ilişki; prososyal davranışlar ise pozitif yönlü bir ilişki göstermiştir. Başka bir ifadeyle çocuk ve gencin empati becerisi arttıkça, davranım sorunları daha belirgin olmak üzere, emosyonel sorunlarda ve akran sorunlarında azalma, prososyal davranışlarda artma olmaktadır. İlginç olarak, yalnızca kız çocukları değerlendirmeye alındığında istatistiksel olarak anlamlı elde edilen tüm ilişkiler kaybolmuş, yalnızca erkek çocukları değerlendirmeye alındığında ise daha güçlü ilişkiler kaydedilmiştir. Empati düzeyleri, aile tarafından belirtilen işlevsellik alanları ile de doğrusal ilişkili gözükmektedir. Bu klinik örneklemde, yaş ve sosyo-ekonomik düzeyin (SED) empati becerisi üzerine bir etkisi bulunmamıştır.
Çalışmamızda kızlarda erkeklere göre empati düzeyi, beklendiği üzere anlamlı derecede yüksek saptanmıştır. Bu bulgu kızlarda erkeklere göre empati düzeyinin daha yüksek olduğunun belirtildiği diğer çalışmalarla desteklenen alan yazınla uyumludur34,35. Empatide görülen bu cinsiyet farklılıklarının filogenetik ve ontogenetik kökenlere dayandığı, dişilerin bebeklerinin sinyallerine duyarlı olacak şekilde empatik uyarlamalar geliştirdiği, bu farklılıkların tüm yaşam boyu devam ettiği ve dişi beyninin erkek beynine göre farklı nöronal empatik cevaplar verdiği belirtilmiştir22.
Yaşa göre empati değişimini araştırmak amacıyla yaptığımız analizlerde, yaşa göre empati düzeylerinin değişmediği bulunmuştur. Alan yazında yaşın empati üzerine etkisine dair farklı sonuçlar mevcuttur. Bir çalışmada 1. sınıflar ile 4. sınıflar arasında empati puanları açısından fark olmadığı ancak 7. sınıf düzeyinde empati puanlarının bu iki sınıfa göre yüksek olduğu rapor edilmiştir30. Başka bir çalışmada erkeklerde yaş arttıkça empati düzeyi düşerken kızlarda yaş arttıkça empati düzeylerinin yükseldiği gösterilmiştir36. Geniş toplum örneklemli 9-18 ve 4-16 yaş gruplarının alındığı iki çalışmadan ilkinde yaşla hem duygusal hem de kognitif empati düzeyinin arttığı saptanmış, diğerinde ise, yaşın sadece kognitif empati düzeyinin artması üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir21,37. Bir başka çalışmada ise bizim çalışmamıza benzer şekilde 10-14 yaşları arasında empati düzeylerinde artış olmadığı bulgulanmıştır38. Yaşın empati üzerine etkisine dair bulgular tutarlı gözükmemektedir. Bizim çalışmamızda yaşa göre empati düzeylerinde değişim olmaması çalışmamızda yaş aralığının dar tutulmasından kaynaklanabileceği gibi, çalışmada yer alan çocuk ve gençlerin klinik örneklemden seçilmiş olmasıyla da ilişkili olabilir. Ayrıca empatinin duygusal ve kognitif bileşenlerinin ayrı ayrı değerlendirilmemiş olması da bir başka etken olabilir. Bununla birlikte ülkemizde yapılan çalışmalarda da yetişkinlerde ve ergenlerde yaş ile empatik eğilim düzeyleri arasında bir ilişki olmadığı saptanmıştır39,40.
Çalışmamızda SED açısından asgari ücret altı ve asgari ücret/üstü olarak karşılaştırılan iki grup arasında empati puanları açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır. Ülkemizde ilköğretim ikinci kademe öğrencileri ile yapılan bir çalışmada da çalışmamıza benzer şekilde empati ile SED’ler arasında bir fark bulunmamıştır41. Yine başka bir çalışmada da, bu bulguları destekler şekilde SED ile empati düzeyleri arasında fark belirlenmemiştir42. Yurtdışında yapılan çalışmalarda ise empati ile SED arasında ilişki olmadığını raporlayan araştırmalar yanında SED ile empati düzeyi arasında ilişki olduğunu gösteren araştırmalar da vardır43-45. Ancak empati ile SED arasındaki ilişkinin hangi faktörlere dayandığının değerlendirilmesi önemlidir. Olası bir yaklaşım ekonomik gerginlik ve ilişkili aile çatışmalarının neden olduğu aşırı duygusal uyarılmanın empati duymayı engelleyebileceği yönündedir46. Çalışmamız klinik örneklemde görece küçük bir çalışma grubu ile yapıldığı için, SED ile empati arasında bir ilişki bulamadığımız düşünülebilir. Ancak ekonomik zorlukların etkilerinin ve buna verilen ailesel yanıtların daha ayrıntılı değerlendirildiği çalışmalar sonucunda bu ilişkinin daha anlaşılır olacağı düşünülmüştür.
Çalışmamızın temel amaçlarından birisi klinik örneklemde içe yönelim ve dışa yönelim sorunları ile çocuk ve gençlerin empati düzeyi arasındaki ilişkiyi değerlendirmekti. Bu amaçla, GGA alt ölçek, içe yönelim, dışa yönelim ve toplam ölçek skorları değerlendirilmiş, daha sonra da tüm örneklemde, kızlarda ve erkeklerde GGA skorları ile toplam empati puanı arasındaki ilişki araştırılmıştır. GGA’den elde edilen puan ortalamalarının Güvenir ve ark.’nın33 (2008) klinik örneklemde bildirdikleri puanlara yakın veya biraz düşük olduğu görülmektedir. Bizim çalışmamızda ebeveyn tarafından değerlendirilen emosyonel sorunlar, davranış sorunları, hiperaktivite, akran sorunları ve toplam güçlük puan ortalamaları (±SS) sırasıyla 4,2±4,3; 2,6±1,9; 5,0±2,4; 3,7±1,9 ve 15,6±7,7 bulunurken, Güvenir ve ark.33 aynı değerlendirmeler için buldukları ortalama puan değerleri 4,1±2,5; 3,3±2,0; 6,2±2,6; 3,6±1,8 ve 17,4±6,0’dır. Çalışmamızda GGA puanlarının kız ve erkek katılımcılar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir farklılık göstermediği bulunmuştur. Alan yazından elde edilen bilgiler doğrultusunda beklenildiği üzere47, emosyonel sorun puanı kızlarda, davranım sorunları puanı ise erkeklerde daha fazladır; ancak fark istatistiksel anlamlılık düzeyinde değildir. Kız ve erkek çocukların birbirine yakın puanlar alması, başka bir ifadeyle benzer şiddette güçlükler yaşıyor olmaları, empati düzeyinin içe ve dışa yönelim sorunları ile ilişkisini, problem düzey farkının yaratacağı olası karıştırıcı etkiden bağımsız olarak ayrı cinsiyetlerde değerlendirme imkanı sağlamıştır.
Yazında yer alan düşük empati düzeyleri ile davranım sorunlarının ilişkisini tekrarlayan şekilde ortaya koyan çalışmalar bizim çalışmamızın bulguları ile uyumludur14,21,48,49. Dışa yönelim bozuklukları olan bireylerin, kendini koruyan ve başkalarını suçlayan bilişsel çarpıtmaları olduğu, agresif, antisosyal davranışların düşük empati becerisinden kaynaklanabileceği belirtilmiştir50-52. Empati gelişiminin kognitif ve sosyal-çevresel süreçlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir53. Davranım problemleri olan çocuklarda empati eksikliklerinin; duygusal olarak bazı uyaranlara dikkat ve yanıt verme ile ilgili bozulan nörobilişsel kapasiteler ve ilişkili beyin yolaklarındaki nörokimyasal sistemlerle bağlantılı olduğu ileri sürülmüştür53. Bu bilgiler ışığında, çalışmamızda raporladığımız üzere, daha iyi empati becerisi olan çocuk ve gençlerin daha düşük davranım sorunları ve daha fazla prososyal davranışlar göstermesi beklenen bir bulgudur. Empati becerisi ile DEHB semptomları arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar ise kısıtlıdır ve davranım sorunları kadar tutarlı sonuçlar ortaya koymamıştır. DEHB tanısı ya da semptomlarının düşük empati ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar olduğu gibi21,54, bizim araştırmamıza benzer olarak bu ilişkiyi gösteremeyen55 ya da bu ilişkinin ancak karşıt olma veya davranım problemleri varlığında var olduğunu gösteren çalışmalar da vardır27,56. Bir başka çalışmada ise, gencin kendi değerlendirdiği DEHB problemleri ve empati becerisi arasında, beklenenin aksine, pozitif yönde bir ilişki raporlanmıştır14.
İçe yönelim sorunları ile empati arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmaların bir kısmında dışa yönelim bozukluklarının aksine empati düzeylerinin yüksekliği ile depresyon ve anksiyete bozukluklarının ilişkili olduğu bulunmuştur14,57. Bu araştırmalar, yüksek empati düzeylerinin başka insanların sıkıntılarından daha fazla etkilenme ve başkalarına zarar verme endişesi ile üzüntü ve anksiyete yaşamayla ilişkili olabileceğini ileri sürmüştür. Ancak yazında tersi yönde ilişki bulan çalışmalar da mevcuttur. Dadds ve ark.21 (2008) tarafından 4-16 yaş arasında 2.612 katılımcının dahil edildiği toplum örnekleminde yürütülen bir çalışmada, yüksek empati düzeyine sahip çocuk ve gençlerin, ebeveyn tarafından doldurulan GGA puanlarına göre daha düşük emosyonel sorunlar gösterdikleri bulgulanmıştır. Benzer şekilde ülkemizde anksiyete bozukluğu olan 8-12 yaş aralığındaki çocukların kontrollerle karşılaştırıldığı bir araştırmada, anksiyete bozukluğu grubunun kontrol grubuna göre daha düşük empati düzeylerine sahip olduğu belirlenmiştir18. Çalışmalar arası farklılıklar, katılımcıların toplum veya klinik örneklemden alınmasına göre, yaş grubuna göre ve empatinin farklı boyutlarının etkisine göre değişim gösteriyor olabilir.
GGA alt ölçek, içe yönelim ve dışa yönelim puanlarının empati ile ilişkisini cinsiyete göre ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, tüm örneklem dahil edilerek yapılan analizlerde tespit edilen ilişkilerin yalnızca erkek çocuklardan oluşan örneklemde güçlenerek devam ettiği; kız çocuklarında ise tüm ilişkilerin kaybolduğu görülmüştür. Kız çocuklarının örneklem sayısının (n=39) görece düşük olması nedeniyle bu sonucu ihtiyatlı olarak ele almak gerekse de klinik örneklemde tespit edilen bu ayrışmanın ileriki çalışmalara ışık tutması açısından kayda değer olduğu düşünülmüştür. Ayrıca, GGA’dan elde edilen puanlar açısından yukarıda da açıklandığı üzere kızlar ve erkekler arasında problem şiddeti yönünden bir farklılık mevcut değildir. Yazında, kız ve erkek çocuklarda empati düzeylerinin psikopatoloji ile etkileşimini cinsiyete göre değerlendiren çok az sayıda çalışma mevcuttur. Ulaşılabilen tek klinik örneklemli çalışma, Gambin ve Sharp14 (2016) tarafından 12-17 yaşları arasında yatarak tedavi gören 507 ergenle yürütülmüş bir araştırmadır. Bu çalışma, empatiyi duygusal ve bilişsel boyutlarıyla değerlendirmiş ve kızlar ve erkekler arasında bazı farklılıklar tespit edilmiştir. Örneğin duygusal ve bilişsel empati yalnızca kızlarda davranış sorunları ile negatif yönde ilişkili bulunmuş, içe yönelim sorunları ve DEHB semptomları ise hem erkek hem de kızlarda duygusal empati ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Yazarlar, içe yönelim bulguları ile empatinin pozitif yöndeki ilişkisini daha önceki benzer bulguları olan çalışmalara paralel olarak değerlendirirken, DEHB belirtilerinde de benzer ilişki saptanmasının şaşırtıcı olduğunu belirtmiş ve her iki bozuklukta da yüksek emosyonel reaktivite bulunması üzerinden bu sonucu açıklamışlardır. Özellikle davranım sorunlarının empati ile yalnızca kızlarda ilişkili olmasının yazın bilgisinden farklı olduğunu, bu bulgunun kendi örneklemlerindeki erkek çocukların şiddetli ve dar değişkenlik ranjı olan semptom düzeyi ile ilişkili olabileceğini, bu konuda yeni araştırmalara ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdir14. Bizim çalışma bulgularımız ise bu çalışmadan tümüyle ayrışmaktadır. Mevcut çalışmamızdaki bulgular, klinik örneklemde düşük empati becerisinin erkek çocuklardaki ruhsal ve davranışsal güçlük alanları ile orta düzeyde ilişki gösterdiğini, kız çocuklarında ise böyle bir ilişkinin olmadığını düşündürmüştür. Empati gelişiminin evrimsel ve gelişimsel kökenleri olduğu, kalıtımsal ve çevresel etkileşimlerin kızlarda ve erkeklerde beyin ve davranışa etkisinin farklı olduğu ve bunların sosyal ve kültürel etkilerle de şekillendiği belirtilmektedir22. Bir araştırma, kültürün-empati üzerindeki etkisinin cinsiyete göre farklılaştığını göstermiştir58. Bizim toplumumuzda, empati yoksunluğu erkek çocuklarda psikopatoloji gelişimine zemin hazırlayan nedenlerden birisi olabilir.
Çalışmamızda empati düzeyi ile okul başarısı, ödev yapma alışkanlıkları ve akran ilişkileri arasında pozitif yönde ilişki bulunurken kardeş ilişkileri ile ilişki saptanmamıştır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada da benzer şekilde akademik başarısı yüksek olan öğrencilerin empati düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir59. Yurtdışında yapılan çalışmalar da empati düzeyinin akademik başarıda önemli bir aracı rolü olduğunu göstermiştir8,9. Bu bulguların empati düzeyi yüksek olanların ödev yapma alışkanlıklarını da açıkladığı düşünülmüştür. Ayrıca çalışmamız klinik örneklemde yapıldığından, yukarıda ele alınan duygusal ve davranışsal sorunlar ile empati arasındaki ilişki de göz önüne alınmalıdır. Çünkü davranışsal problemlerin ve içe yönelim sorunlarının akademik başarıyı olumsuz etkilediği bilinmektedir59-62. Empati düzeyi ile arkadaşlık ilişkilerini değerlendiren çalışmaların meta-analizinde çalışmamızda bulduğumuz ilişkiyi destekler şekilde empati düzeyi ile arkadaşlık ilişkilerinde hafif-orta derecede pozitif yönde bir ilişki tespit edilmiştir7. Kardeşlerle ilişkinin empati gelişimi ile ilişkili olduğu bilinmektedir63. Ancak çalışmamızda ebeveynler tarafından değerlendirilen kardeş ilişkileri ile empati arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Çalışmamızın klinik örneklemde kardeşler arası ilişkileri etkileyen çeşitli ruh sağlığı sorunları olan çocuk ve ergenlerle yapılmış olması bu farklılığın nedeni olabilir. Ebeveyn tarafından değerlendirilen işlevsellik parametreleri kızlar ve erkekler için ayrı ayrı değerlendirildiğinde, empatinin akran ilişkileri ile ilişkisinin kızlarda, ödev yapma alışkanlıkları ile ilişkisinin de erkeklerde kaybolduğu; kardeş ilişkileri ile ilişkisinin ise zayıf da olsa erkeklerde istatistiksel anlamlılık düzeyine ulaştığı bulgulanmıştır. Yukarıda da tartışıldığı üzere, empati, kız ve erkek cinsiyette farklı şekilde gelişmekte ve farklı etkiler yaratıyor gözükmektedir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çocuk ve ergen psikiyatri polikliniklerine çeşitli sorunlarla başvuran klinik örneklem olgularının empati düzeyini içe yönelim ve dışa yönelim belirtileri açısından inceleyen, ülkemizde ilk olan çalışmamızın sonuçları yorumlanırken şu kısıtlılıklar göz önünde bulundurulmalıdır: Çalışmamız kesitsel bir çalışmadır. Empati için nörogelişimsel açıklama getiren ve çeşitli ailesel faktörlerin empati ile etkileşimini inceleyen izlem çalışmaları dikkate alındığında, empati ve psikiyatrik belirti/bozukluklar arasındaki ilişkiyi etkili bir şekilde değerlendirmek için ileriye dönük izlem çalışmalarına ihtiyaç vardır64-66. Çalışmamızdaki kısıtlılıklardan biri de empati düzeyinin sadece öz bildirim şeklinde çocuk ve ergenlerden alınmış olmasıdır. Aile ve öğretmen gibi farklı ve çoğul kaynaklardan da empati düzeyinin değerlendirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. İşlevsellik düzeyi de sosyo-demografik veri formunda sorulan sorularla ve yalnızca ebeveyn bildirimine dayanarak değerlendirilmiş, buna yönelik ayrıca bir değerlendirme aracı kullanılmamış ve öğretmen gibi bir başka kaynaktan bilgi alınmamıştır. Son olarak, çalışmanın temel amacının içe yönelim ve dışa yönelim problemlerinin empati düzeyleri ile ilişkisini değerlendirmek olması nedeniyle, çalışma deseninde olguların klinik tanılarına göre gruplama ve karşılaştırma yapılmamıştır. Ancak klinik tanılara göre ve hastalık şiddetini de içerecek şekilde yapılacak değerlendirmeler empati-psikopatoloji ilişkisini anlamada yararlı bilgiler sağlayacaktır.
SONUÇ
Çalışmamızda klinik örneklemde 8-14 yaş çocuk ve ergenlerde empati düzeyleri ile içe yönelim sorunları ve dışa yönelim sorunları arasında negatif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Bu ilişki cinsiyete göre değerlendirildiğinde, kızlarda kaybolmakta, erkeklerde ise güçlenmektedir. Yazınla da uyumlu olacak şekilde davranım sorunları düşük empati yeteneği ile daha güçlü ilişkilidir. Ayrıca empati becerisi arttıkça çocuk ve ergenlerin ruhsal gelişimleri için öneme sahip akademik başarı ve olumlu arkadaşlık ilişkileri artmaktadır. Ancak empati düzeyleri ile içe yönelim ve dışa yönelim sorunları arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması için klinik ve toplum örneklemlerinde yaş, cinsiyet ve kültürel farklılıkların etkisini ele alacak şekilde planlanan kesitsel çalışmalara ve izlem çalışmalarına ihtiyaç vardır. Çalışma sonuçlarımız göz önüne alındığında çocuk ve ergenlerin ruhsal güçlüklerinin tedavisinde empati becerilerinin ele alınarak geliştirilmesinin sağaltıcı etki gösterebileceği ve çocuk ve ergenlerin akademik başarı ve sosyal ilişkilerindeki işlevselliklerine olumlu katkı sağlayacağı ileri sürülebilir. Ayrıca okul öncesi dönemden başlayarak çocukların empati becerilerinin gözlenerek geliştirilmesine yönelik yapılacak girişimler, koruyucu ruh sağlığı açısından önemli katkılar sağlama potansiyeline sahiptir.
Etik
Etik Kurul Onayı: Çalışma öncesinde Pamukkale Üniversite Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 18.05.2018 tarih ve 60116787-020/34252 sayı ile çalışma için etik kurul izni alınmıştır.
Hasta Onayı: Katılımcılar ve ebeveynleri çalışma öncesi çalışma onam formu imzalamışlardır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Konsept: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Dizayn: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Veri Toplama veya İşleme: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Analiz veya Yorumlama: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Literatür Arama: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B., Yazan: Ö.B., S.N.E., U.E.İ., M.Ö., M.O.S., B.K.B.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.