Kliniğimizde Tanı Koyulan Bazal Hücreli Karsinom Olgularının Retrospektif İncelenmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 214-218
Eylül 2023

Kliniğimizde Tanı Koyulan Bazal Hücreli Karsinom Olgularının Retrospektif İncelenmesi

Namik Kemal Med J 2023;11(3):214-218
1. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye
2. Çorlu Devlet Hastanesi, Dermatoloji Kliniği, Tekirdağ, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 09.11.2022
Kabul Tarihi: 24.05.2023
Yayın Tarihi: 15.09.2023
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Bazal hücreli karsinom (BHK) derinin en sık görülen malignitesidir ve görülme sıklığı giderek artmaktadır. Çalışmamızın amacı bölgemizde sık olarak görülen BHK’nın klinik ve demografik özelliklerini ortaya koymaktır.

Gereç ve Yöntem:

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Dermatoloji Polikliniği’ne Ocak 2014-Ocak 2019 tarihleri arasında başvuran 256 hastada histopatolojik olarak tanısı konulan 273 BHK çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş, cinsiyet, tümör histopatolojik alt tipi, tümör lokalizasyonu, hastaların eşlik eden komorbiditeleri belirlenerek retrospektif olarak incelendi.

Bulgular:

Çalışmaya alınan 256 BHK hastasının yaş ortalaması istatistiksel olarak 67,67 idi ve en genç hasta 32, en yaşlı hasta 104 yaşındaydı. Hastaların 137’si erkek (%56,5), 119’u kadındı (%46,5). En sık görülen histopatolojik alt tip %61,5 oranında (n=168) nodüler tip ve en sık görülen lokalizasyon %88,3 oranında (n=241) baş-boyun bölgesiydi.

Sonuç:

BHK yavaş büyüme paternine sahip olan, lokal invaziv karakterde en sık görülen epidermal malign kutanöz tümördür. Sıklıkla 50 yaş üzerinde, ultraviyole maruziyetinin yoğun olduğu baş-boyun bölgesinde görülmektedir. Bizim çalışmamızda da; BHK’nın en sık 70-80 yaş aralığında, baş-boyun bölgesinde ve en sık nodüler tipte olduğu görüldü. Gövdede yüzeyel tip daha fazla görülmekteydi. Erkek ve kadınlarda görülme sıklığı aynı olmasına rağmen erken yaşlarda kadınlarda daha sık görülmekteydi.

GİRİŞ

Bazal hücreli karsinom (BHK) en sık görülen non-melanom deri kanseri türüdür ve tüm deri kanserlerinin %75’ini oluşturur1. Epidermisin bazal hücre tabakasındaki farklılaşmamış hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alır2. Yaş ve BHK gelişme riski arasındaki logaritmik ilişki kanıtlanmıştır3. Deride herhangi bir yerde görülebilmekle birlikte, %80’den fazlası baş-boyun gibi güneşe maruz kalan alanlarda ortaya çıkmaktadır4. Ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yakın gelecekte BHK görülme sıklığında daha da artış görülmesi beklenmektedir5. Genel olarak yavaş büyüyen ve nadiren metastaz yapan bu tümörler, çoğunlukla yüzü tutması, tekrarlama eğilimi, dokuda lokal invazyon ve destrüksiyon yapma olasılığı nedeniyle önemli oranda morbiditeye yol açabilmektedir6. Kronik güneş hasarı BHK gelişimi için en önemli risk faktörlerinden biridir, ultraviyole B (UVB) hasarı ile BHK’ların başlangıç zamanı arasında yaklaşık 15-20 yıl vardır7. Çalışmamızda en sık görülen deri tümörü olan BHK ile ilgili kendi klinik verilerimizin oluşturulup literatürle karşılaştırılması amaçlandı.

GEREÇ VE YÖNTEM

Retrospektif olarak planlanan bu çalışmaya; Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Dermatoloji Kliniği’ne 2014 Ocak-2019 Ocak ayları arasında başvuran klinik değerlendirme ve histopatolojik inceleme sonrası BHK tanısı almış 256 hasta dahil edildi. Etik onay Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Etik Kurulu’ndan 2019.67.04.14 protokol numarası ile 23.03.2020 tarihinde alınmıştır.

Çalışmaya dahil edilen hastalar detaylı muayene edilip, BHK düşünülerek tarafımızca biyopsi alınarak ya da eksize ettirilerek histopatolojik incelemesi BHK olarak konan hastaların yaş, cinsiyet, tümör histopatolojik alt tipi, tümör lokalizasyonu ve hastaların eşlik eden diğer hastalıkları değerlendirildi.

İstatistiksel Analiz

Ölçülen verilerin normal dağılıma uygunluğunu değerlendirmek için Shapiro-Wilk testi kullanıldı. Sürekli değişkenlerin ortalama, standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerleri, kategorik değişkenlerin ise n ve yüzde değerleri verildi. Gruplar arasındaki karşılaştırmalarda normal dağılıma sahip verilerin analizi için Student’s t-testi kullanıldı ve normal dağılım göstermeyen veriler için Kruskal-Wallis testi kullanıldı. Tekrarlı ölçümleri karşılaştırmak için Friedman testi kullanıldı. Ölçümler arasında fark varsa, ikili karşılaştırmalar için Wilcoxon testi kullanıldı. Tüm istatistikler için p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi.

BULGULAR

Çalışmaya alınan 256 hastanın 137’si erkek (%53,5), 119’u kadındı (%46,5). En genç hasta 32, en yaşlı hasta 104 yaşındaydı. Hastaların yaş ortalaması 67,67±13,45 idi. Erkeklerin yaş ortalaması 68,24±12,81, kadınların yaş ortalaması 67,02±14,18 idi. Erkek ve kadınlarda BHK görülme yaşı ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Hastaların yaş ve cinsiyete göre dağılımı Grafik 1’de gösterilmiştir.

Çalışmadaki 256 hastada 273 BHK mevcuttu. Hastaların %94,9’u (n=243) tek lezyon ile başvurmuştu. Diğer hastalarda çoklu lezyonlar mevcuttu.

En sık görülen histopatolojik alt tip %61,5 oranında (n=168) nodüler tipti. %13,9 oranı ile ikinci sıklıkta (n=38) görülen yüzeyel tip, en az görülen %0,4 oranında (n=1) keratotik tipti. BHK’nın en sık görüldüğü bölge %88,3 oranı ile (n=241) baş-boyun bölgesi idi, %8,1 oranı ile (n=22) bunu takip eden bölge gövde, en az görülen bölge ise üst ekstremiteydi. Yüz bölgesinde en sık yerleştiği alanlar; %24,5 oranı ile (n=67) burun ve ardından ikinci olarak %14,7’si (n=40) yanak bölgesinde yerleşmekteydi. %12,1’i ise (n=33) saçlı derideydi. Baş boyun bölgesinde en az lezyon postaurikular bölgede, tüm vücut bölgeleri içinde ise en az lezyon üst ekstremitede saptandı. Tümörlerin histopatolojik türleri ve 4 ana anatomik vücut bölgesine göre dağılımı Tablo 1’de verilmiştir.

Tümör histopatolojik tiplerini vücut anatomik lokalizasyonlarında görülme sıklıklarına göre değerlendirdiğimizde nodüler tip %94 oranında (n=158) en fazla baş boyun bölgesinde görülmektedir. Yüzeyel tip %57,9 oranında (n=22) en fazla baş boyun bölgesinde görülmesine rağmen üst ekstremitede görülmedi. Morfeiform tip (n=14), infiltratif tip (n=9), adenoid tip (n=4), keratotik tip (n=1), mikronodüler tip (n=2) lezyonları %100 oranında baş-boyun bölgesindeydi. Bazoskuamöz tip %85,7 oranı ile en sık baş-boyun bölgesinde (n=6), mikst tip ve pigmente tip de sırasıyla %90,9 (n=10) ve %78,9 (n=15) oranında en fazla baş-boyun bölgesindeydi. Tümör histopatolojik alt grupları kendi içerisinde karşılaştırıldığında yüzeyel BHK’nın gövde ve ekstremitelerde yerleşme eğilimi diğer histopatolojik alt tiplere göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p=0,001). Tümör histopatolojik alt tiplerinin vücut anatomik lokalizasyonlarına göre görülme sıklıkları Tablo 1’de verilmiştir.

Gövde ve alt ekstremite tümörleri erkeklerde daha sık görülmekteydi. Çalışmada tümör histopatolojik alt tiplerinin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında nodüler, yüzeyel, morfeiform, keratotik ve infiltratif tip erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmekteydi. Adenoid tip kadın ve erkeklerde aynı oranda, bazoskuamöz, pigmente, mikronodüler ve mikst tip kadınlarda daha sıktı. Anatomik bölgelerdeki tümörlerin cinsiyete göre dağılımı Tablo 2’de gösterilmiştir.

Hastaların eşlik eden hastalıklarına bakıldığında; en sık komorbidite hastaların %68,4’ünde (n=175) hipertansiyon, %17,5’inde (n=45) kronik obstrüktif akciğer hastalığı, %16’sında (n=41) gonartrozdu. Çalışmada hastalara eşlik eden deri dışı maligniteler değerlendirildiğinde 256 hastanın 8 tanesine BHK dışında maligniteler eşlik etmekteydi. BHK dışı malignite eşlik eden 3 hastada akciğer kanseri, 2 hastada meme kanseri, 1 hastada kronik lenfositer lösemi, 1 hastada rektum kanseri mevcuttu. Histopatolojik alt tiplere göre bakıldığında sadece nodüler ve bazoskuamöz tip BHK’ya deri dışı malignite eşlik etmekteydi.

TARTIŞMA

BHK daha çok yaşlı popülasyonda görülmesine rağmen genç yaş gruplarında da görülebilmektedir. Çalışmamızdaki BHK hastalarının en büyük çoğunluğu 70-80 yaş aralığında idi ve bunu 60-70 yaş aralığı takip etmekteydi. Devine ve ark.’nın8 yaptıkları 797 hasta içeren restrospektif çalışmada hastaların %81’i 65 yaş üzeriydi. Çalışmamızdaki hastaların yaş ortalaması ve cinsiyete göre dağılımları Devine ve ark.’nın8 çalışması ile uyumlu bulundu. Çalışmamızdaki hastalar yaş gruplarına göre incelendiğinde 40 yaş altındaki hastaların %75’i (n=6) kadındı. Solaryum, güneşlenme gibi alışkanlıkların kadın popülasyonda daha yaygın olması, genç yaşlarda kadın hastalarda artmış insidansın nedeni olabileceğini düşündürmektedir.

Çalışmadaki hastalarda tümör sayısına bakıldığında tanı konulduğunda hastaların %94,9’unda (n=243) 1 tümör, diğer hastalarda birden fazla tümör vardı. BHK’ların çoğu tanı konulduğunda tek lezyon olmasına rağmen, birden fazla tümör eş zamanlı olarak da ortaya çıkabilir. Kim ve ark.9 yaptıkları olgu sunumunda BHK’ların non-sendromik bir şekilde de multipl görülebileceğini belirtmişlerdir.

Çalışmamızda BHK tümörleri arasında en sık görülen nodüler tip %61,2 (n=167) idi. Diğerleri de sıklık sırasına göre yüzeyel tip %13,9 (n=38), pigmente tip %7,3 (n=20), morfeiform tipte %5,1 (n=14) idi. Betti ve ark.10 İtalya’da 693 hasta ile yaptıkları bir çalışmada bizim çalışmamızda olduğu gibi BHK’nın %64,8 ile en sık görülen tipi nodüler tip, ikinci en sık görülen tipi ise %17,5’lik oran ile yüzeyel tip olduğunu bildirmişlerdir. Scrivener ve ark.’nın11 2002’de Fransa’da 13.457 BHK hastasıyla yaptıkları çalışmada %78,7 oranla en sık nodüler tip sırasıyla %15,1 ile yüzeyel ve %6,2 ile morfeiform tip görülmüştür. Çalışmamızdaki tümörlerin histopatolojik alt tiplerine göre dağılımı literatürdeki bu iki çalışmayla uyumlu bulunmuştur.

Lezyonlar anatomik bölgelere göre gruplandırıldığında %88,3 oranla en fazla baş-boyun bölgesinde, sonrasında %8,1 oranında gövdede idi. Souza ve ark.12 tarafından Brezilya’da yapılan 1.042 lezyonluk retrospektif başka bir çalışmada tümörlerin %79’unun baş-boyun bölgesinde, %13’ünün gövdede olduğu bildirilmiştir. Subramaniam ve ark.13 2017’de Avustralya’da yaptıkları çalışmada vücut anatomik bölgelerine göre lezyonların en çok %40,2 oranıyla baş-boyun bölgesine yerleştiğini bildirmişlerdir. Baş-boyun bölgesini %33,9 ile gövde izlemiştir. Çalışmamızın anatomik dağılıma göre sonuçları da literatürle uyumlu idi. Subramaniam ve ark.’nın13 yaptığı çalışmada gövdedeki lezyon oranının çalışmamıza göre yüksek olmasının sebebi, hastaların farklı fenotipik özellikleri ve çalışmanın yapıldığı bölgelerin farklı coğrafik özelliklerinden kaynaklanan güneş maruziyeti olabilir. Bu çalışmada baş-boyun bölgesindeki lezyonların %27,8’i burunda, %16,5’i alında, %13,6’sı saçlı derideydi. Baş-boyun bölgesindeki farklı anatomik bölgelerdeki lezyonlara bakıldığında Souza ve ark.’nın12 yaptığı çalışmada en çok %39,1 oranında burun, %14,3 oranında çene ve %12 oranında alında görüldüğü bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda olduğu gibi bu iki çalışmada da baş-boyun bölgesinde en çok tümör görülen lokalizasyon burundu. BHK’nın baş-boyun bölgesinde en çok burunda görülmesinin nedeni, anatomik yapısı gereği burnun UVB ışınlarına daha çok maruz kalması olabilir. Burun gibi anatomik ve fonksiyonel açıdan önemli bir organda yüksek oranda görülmesi lokal invazyon yapmadan erken tanı konulup, tedavi edilmesinin önemini de göstermektedir.

Çalışmamızda farklı anatomik bölgelerdeki tümör histopatolojik alt tiplerinin görülme sıklığına bakıldığında baş-boyun, alt ve üst ektremitede en sık görülen tip nodüler tipti. Gövdede en sık olarak yüzeyel tip BHK görüldü, özellikle de gövde arka yüzde görülme sıklığı daha yüksekti. Bastiaens ve ark.14 da yaptıkları çalışmada gövde ve ekstremitelerde en sık yüzeyel tipin görüldüğünü bildirmişlerdir.

Çalışmamızda vücut anatomik bölgelerindeki tümörler incelendiğinde üst ekstremitedeki lezyonlarda kadın ve erkeklerde görülme oranı eşit, diğer bölgelerde görülme oranı erkeklerde kadınlardan fazlaydı. Souza ve ark.12 yaptığı çalışmada bizim çalışmamızdan farklı olarak alt ekstremite lezyonlarında kadınlarda görülme oranı anlamlı yüksek, diğer bölgelerdeki sonuçlar bizim çalışmamızla benzerdi.

Hastalardaki deri dışı malignensi oranı %3’tü. Reinau ve ark.’nın15 yaptığı çalışmada BHK’da komorbid malignensi oranı %9,2 saptanmış ve kontrol grubuna göre anlamlı bulunmuştur. Çalışmamızda bu oran düşük bulunmuştur. Hasta sayımızın daha az olması ve çalışmaların yapıldığı ülkelerdeki kanser insidanslarının farklı olması bu oranları değiştirebilmektedir. BHK’nın görülme yaşı itibarı ile hastalarda BHK ile malignensi birlikteliğinin yüksek olması doğaldır. Fakat çeşitli malignensiler ile BHK ile arasında ilişki saptayabilmek için daha geniş hasta sayılı prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

Çalışmamızın kısıtlı yönleri olarak tek merkezli, retrospektif olması ve örneklem büyüklüğünün nispeten küçük olması gösterilebilir.

SONUÇ

BHK kadın ve erkeklerde en sık görülen malignitedir, BHK’nın ortaya çıkma yaşında kadın ve erkek gruplar arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir. Histopatolojik alt tiplere göre baktığımızda en sık nodüler tip BHK görülmüştür. Tümörlerin çoğu tanı konduğu zaman tek tümör olarak ortaya çıkmıştır. Eş zamanlı olarak ortaya çıkan tümörler arasında multipl BHK’nın görüldüğü sendromlar tespit edilmemiştir. Erken yaşlarda görülen BHK tümörlerinde, özellikle 30-40 yaş aralığında kadınlarda artmış bir insidans mevcuttur. Vücut anatomik lokalizasyonlarına göre BHK alt tiplerinin sıklığını incelediğimizde çoğu anatomik bölgede en sık görülen histopatolojik alt grup nodüler tip olurken, gövde arka yüz (sırt) bölgesinde yüzeyel BHK’nın görülme sıklığı anlamlı olarak diğer tiplerden fazladır. BHK vücutta en sık baş-boyun bölgesinde, baş boyun bölgesinde de sırasıyla burun, yanak ve saçlı deride bulunmaktadır. Özellikle güneş gören anatomik bölgelerde daha sık olması patogenezinde kümülatif güneş hasarının önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Özellikle güneş maruziyeti fazla olan bölgelerde yaşayan ve güneşe daha çok maruz kalan işlerde çalışan bireyler daha dikkatli olmak üzere tüm bireyler güneşten koruyucu şapka ve giysi kullanmak gibi önlemler alarak BHK’dan korunmaya çalışmalıdır. Özellikle 50 yaş üzerindeki bireyler ve BHK için risk faktörlerine sahip olan bireylerin daha erken yaşlarda en az yılda bir defa deri muayenesi olması BHK ve diğer melanositik ve non-melanositik deri kanserlerinin erken teşhis edilmesi açısından önemlidir.

Etik

Etik Kurul Onayı: Etik onay Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Etik Kurulu’ndan 2019.67.04.14 protokol numarası ile 23.03.2020 tarihinde alınmıştır.

Hasta Onayı: Retrospektif çalışmadır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir. 

Yazarlık Katkıları

Cerrahi ve Medikal Uygulama: H.A., O.R., Konsept: H.A., O.R., Dizayn: H.A., Veri Toplama veya İşleme: O.R., Analiz veya Yorumlama: H.A., O.R., Literatür Arama: H.A., O.R., Yazan: H.A., O.R.

Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.

Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.

References

1
Goto M, Kai Y, Arakawa S, Oishi M, Ishikawa K, Anzai S, et al. Analysis of 256 cases of basal cell carcinoma after either one-step or two-step surgery in a Japanese institution. J Dermatol. 2012;39:68-71.
2
Soyer HP, Rigel DS, Wurm EMT. Actinic keratosis Basal cell carcinoma and squamous cell carcinoma. In: Callen JP, Cerroni L, Heymann WR, Hruza GJ, Mancini AJ, Patterson JW, Röcken M, Schwarz T, eds. Dermatology. 3th ed. Elsevıer Saunders; Press: 2012;1784-92.
3
Holm AS, Nissen CV, Wulf HC. Basal Cell Carcinoma is as Common as the Sum of all Other Cancers: Implications for Treatment Capacity. Acta Derm Venereol. 2016;96:505-9.
4
Handa Y, Kato Y, Ishikawa H, Tomita Y. Giant superficial basal cell carcinoma of the scrotum. Eur J Dermatol. 2005;15:186-8.
5
Lomas A, Leonardi-Bee J, Bath-Hextall F. A systematic review of worldwide incidence of nonmelanoma skin cancer. Br J Dermatol. 2012;166:1069-80.
6
Verduzco-Martínez AP, Quiñones-Venegas R, Guevara-Gutiérrez E, Tlacuilo-Parra A. Correlation of dermoscopic findings with histopathologic variants of basal cell carcinoma. Int J Dermatol. 2013;52:718-21.
7
Skoda AM, Simovic D, Karin V, Kardum V, Vranic S, Serman L. The role of the Hedgehog signaling pathway in cancer: A comprehensive review. Bosn J Basic Med Sci. 2018;18:8-20.
8
Devine C, Srinivasan B, Sayan A, Ilankovan V. Epidemiology of basal cell carcinoma: a 10-year comparative study. Br J Oral Maxillofac Surg. 2018;56:101-6.
9
Kim DH, Ko HS, Jun YJ. Nonsyndromic Multiple Basal Cell Carcinomas. Arch Craniofac Surg. 2017;18:191-6.
10
Betti R, Inselvini E, Carducci M, Crosti C. Age and site prevalence of histologic subtypes of basal cell carcinomas. Int J Dermatol. 1995;34:174-6.
11
Scrivener Y, Grosshans E, Cribier B. Variations of basal cell carcinomas according to gender, age, location and histopathological subtype. Br J Dermatol. 2002;147:41-7.
12
Souza CF, Thomé EP, Menegotto PF, Schmitt JV, Shibue JR, Tarlé RG. Topography of basal cell carcinoma and their correlations with gender, age and histologic pattern: a retrospective study of 1042 lesions. An Bras Dermatol. 2011;86:272-7.
13
Subramaniam P, Olsen CM, Thompson BS, Whiteman DC, Neale RE; QSkin Sun and Health Study Investigators. Anatomical Distributions of Basal Cell Carcinoma and Squamous Cell Carcinoma in a Population-Based Study in Queensland, Australia. JAMA Dermatol. 2017;153:175-82.
14
Bastiaens MT, Hoefnagel JJ, Bruijn JA, Westendorp RG, Vermeer BJ, Bouwes Bavinck JN. Differences in age, site distribution, and sex between nodular and superficial basal cell carcinoma indicate different types of tumors. J Invest Dermatol. 1998;110:880-4.
15
Reinau D, Surber C, Jick SS, Meier CR. Epidemiology of basal cell carcinoma in the United Kingdom: incidence, lifestyle factors, and comorbidities. Br J Cancer. 2014;111:203-6.