Majör Depresif Bozukluğu Olan Ergenlerde İntihar Girişimi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 294-300
Eylül 2023

Majör Depresif Bozukluğu Olan Ergenlerde İntihar Girişimi

Namik Kemal Med J 2023;11(3):294-300
1. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Erzurum, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 13.04.2023
Kabul Tarihi: 05.07.2023
Yayın Tarihi: 15.09.2023
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Çalışmamızda intihar girişimi olan ve olmayan majör depresif bozukluk (MDB) tanılı ergenlerin sosyodemografik ve klinik özelliklerini değerlendirmeyi ve intihar girişimini yordayan faktörleri araştırmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem:

Çalışmaya Ocak 2021-Haziran 2022 tarihleri arasında MDB tanısı alan 12-18 yaş aralığında 151 ergen dahil edildi. Çalışmamız retrospektif dizaynda olup olgu ve ailesine ait sosyodemografik özellikler, intihar girişimi ve niteliği, intihar dışı kendine zarar verme (NSSI) girişimi, istismar öyküsü, eşlik eden komorbid psikiyatrik bozukluklar, depresyon ve anksiyete ölçek skorları gibi tüm veriler olguların poliklinik dosyalarından kaydedildi. Katılımcılar intihar girişimi olan (n=40) ve olmayan (n=111) olarak iki gruba ayrılarak gruplar arası sosyodemografik ve klinik özellikler karşılaştırıldı. Ayrıca intihar girişimini yordayan faktörleri belirlemek için iki boyutlu lojistik regresyon analizi yapıldı.

Bulgular:

Çalışmanın sonuçları suisidal girişimi olan grubun daha büyük yaşta (p=0,023), anne eğitim süresinin daha düşük (p=0,026), kendine zarar verme davranışının daha fazla (p<0,001), depresyon (p=0,021) ve anksiyete semptom şiddetinin (p=0,018) daha yüksek, çocukluk çağı istismar öyküsünün daha fazla (p=0,001) olduğunu gösterdi. MDB tanısında intihar girişimini yordamak için yapılan iki boyutlu regresyon analizinde ise NSSI ve istismar öyküsünün yordayıcı olduğu tespit edildi.

Sonuç:

Depresyonu olan ergenlerde intihar girişimini yordayan faktörlerin daha iyi anlaşılması, erken müdahale için hedeflerin belirlenmesine yardımcı olabilir ve daha etkili önleme stratejileri konusunda bilgi sağlayabilir. Özellikle kendine zarar verme davranışının olması ve çocukluk çağı istismar öyküsü, intihar girişimleri için uyarıcı olmalıdır.

GİRİŞ

Majör depresif bozukluk (MDB), çocuk ve ergenlerin sosyal uyumlarını, bilişsel ve duygusal gelişimlerini etkileyen, günlük yaşamlarında önemli işlevsellik kaybına yol açan psikiyatrik bir hastalıktır. Kalıcı ve tekrarlayan depresif veya sinirli bir ruh halinin yanı sıra zevkli aktivitelere olan ilginin azalması ve dikkat, uyku ve iştah gibi alanlardaki semptomlarla karakterizedir1. Ergen depresyonunun yaşam boyu prevalansı %11’dir2. Bu dönemdeki depresif depizotlar, zayıf psikososyal işlevsellik (örneğin; ebeveynlerle daha fazla çatışma, daha düşük akademik performans) ve daha sık risk alma davranışları (örneğin, madde kullanımı, erken başlangıçlı cinsel davranışlar, intihar girişimleri) ile ilişkilidir3,4.

Ergen depresyonu ve intihar ciddi halk sağlığı sorunlarıdır. Önceki çalışmalar ergen depresyonu ile intihar girişimleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Depresyon yaşayan hastalar, depresyonu olmayanlara göre düşünme, planlama ve intihar girişimi gibi intihar davranışları açısından daha yüksek risk altındadır5. Yetişkinlerle ilgili literatüre paralel olarak MDB, ergenlerde intihar girişimi için iyi bilinen bir risk faktörüdür ve depresyonu olan ergenlerin intihar girişiminde bulunma riski, depresyonu olmayan ergenlere göre altı kat daha yüksektir6. Depresyon tanısı alan ergenlerin yaklaşık %30’unun intihar girişiminde bulunduğu gösterilmiştir7.

Depresif ergenlerde intihar girişimi riskinin yüksek olması, bu popülasyondaki diğer ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesinin önemini vurgulamaktadır. Düşük sosyoekonomik düzey, ebeveynlerin boşanma öyküsü, ebeveynlerin psikiyatrik hastalıkları ve sorunlu aile ilişkileri gibi faktörlerin depresif ergenlerde intihar girişiminde önemli etkiye sahip olduğu belirtilmektedir8,9. Cinsel istismara uğrayan ergenler ve genç erişkinlerde intihar riski daha yüksektir10. Depresyonu olan genç bireylerde intihar girişimiyle ilişkili faktörlerin incelendiği bir derlemede, depresyonun özellikleri (tipi ve şiddeti), psikiyatrik komorbiditeler (özellikle anksiyete ve madde kullanım bozuklukları) ve nörolojik özelliklerin (prefrontal, subkortikal ve serebellar bölgelerdeki yapısal ve işlevsel değişiklikler) intihar sonuçlarıyla ilişkili bulunmuştur11. İntihara yönelik olmayan kendine zarar verme öyküsünün (NSSI) de gelecekteki intihar girişimleri için bir klinik gösterge olduğu belirtilmiştir12,13.

Depresyonlu ergenlerde intihar girişimiyle ilişkili faktörleri artıran etkenlerin daha iyi anlaşılması, erken müdahale için hedeflerin belirlenmesine ve daha etkili önleme stratejilerinin oluşturulmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle, intihar girişimi olan ve olmayan MDB tanılı ergenlerin sosyodemografik ve klinik özelliklerini değerlendirmeyi ve bu özellikler ile intihar girişimi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM

Bu çalışmaya Ocak 2021-Haziran 2022 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kliniği’nde MDB tanısı konulan 12-18 yaş arası 151 ergen dahil edildi. Bu çalışma retrospektif bir çalışmaydı ve ailenin sosyodemografik özellikleri, intihar girişimleri ve özellikleri, NSSI’nin, istismar öyküsü, komorbid psikiyatrik bozukluklar, depresyon ve anksiyete ölçeği puanlarını içeren veriler olguların poliklinik kayıtlarından elde edildi. Verilerin toplanmasından sorumlu olan çocuk ve ergen psikiyatristleri olan yazarlar, hastaların dosyalarını değerlendirerek tüm olgular üzerinde görüş birliğine vardılar. Dahil edilme kriterleri şu şekildeydi: (I) 12 ila 18 yaş arası hastalar; (II) Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı-5. baskıdaki (DSM-5) depresyon için tanı kriterlerini karşılayan hastalar. Diğer yandan, dışlama kriterleri şu şekildeydi: (I) şizofreni, bipolar bozukluk, zihinsel engellilik, otizm spektrum bozukluğu gibi diğer zihinsel bozuklukları olan hastalar; (II) ciddi organik bozuklukları olan hastalar; (III) mevcut çalışma için kaydedilecek verilerin eksik olduğu dosyalara sahip hastalar.

Bu çalışma Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylandı (onay numarası: B.30.2.ATA.0.01.00/506, tarih: 30/06/2022). Onay alındıktan sonra belirtilen tarihlerdeki olguların dosyaları incelendi ve dahil etme ve dışlama kriterlerine göre bir veri seti oluşturuldu. Katılımcılar daha önce intihar girişiminde bulunanlar ve bulunmayanlar olarak iki gruba ayrıldı ve istatistiksel analizler yapıldı.

Veri Toplama Araçları

Çocuklarda Depresyon Envanteri (CDI): Kovacs14 tarafından 6-17 yaş arası çocuklarda depresyonu değerlendirmek amacıyla geliştirilen ölçek 27 maddeden oluşmaktadır. Her madde semptom şiddetine göre 0, 1 veya 2 puan alır. Yüksek puanlar yüksek düzeyde depresyona işaret etmektedir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmasında ölçeğin Cronbach a iç tutarlılık katsayısı 0,80 olarak belirlendi15.

Beck Anksiyete Ölçeği (BAI): Ulusoy ve ark.16 tarafından Türkçeye uyarlanan ölçek, anksiyete ile ilgili belirli tutum ve semptomları değerlendirmektedir. Ölçek 21 maddeden oluşmakta ve her madde için dört ifadeden biri seçilmektedir. Alınabilecek en yüksek puan 84, en düşük puan ise 21’dir. Ölçeğin iç tutarlılık katsayısı 0,92 ile 0,94 arasındadır.

Sosyodemografik ve Klinik Özellikler Veri Formu: Poliklinik dosyalarından elde edilen verilere dayanarak yazarlar tarafından oluşturulan bir formdur. Çocuğun yaşı ve cinsiyeti, ebeveyn yaşı, eğitim düzeyi, çalışma durumu, zihinsel hastalık öyküsü, NSSI/intihar öyküsü, ailenin ekonomik durumu, aile ilişkilerindeki sorunlar, akran ilişkilerindeki sorunlar, psikiyatrik ve tıbbi komorbiditeler, istismar öyküsü ve NSSI/intihar modelleri gibi verileri içermektedir.

İstatistiksel Analiz

Tüm istatistiksel analizler Statistical Package for Social Sciences versiyon 22.0 kullanılarak yapıldı. Verilerin normal dağılıma uygunluğunu değerlendirmek için Kolmogorov-Smirnov testi kullanıldı. Sosyodemografik ve klinik verileri özetlemek için tanımlayıcı analizlerden yararlanıldı. Tanımlayıcı istatistikler ortalama, standart sapma değerleri ve yüzde olarak sunuldu. Kategorik değişkenler ki-kare testi kullanılarak karşılaştırıldı. Sayısal değişkenler, grupların normal dağılıma sahip olup olmadığına bağlı olarak bağımsız örneklem t testi veya Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırıldı. İntihar girişimlerinin yordayıcılarını belirlemek için ikili lojistik regresyon analizi yapıldı. P<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

BULGULAR

Bu çalışmaya 12 -18 yaşları arasındaki 151 ergen dahil edildi. Kırk katılımcının (33 kız, 7 erkek) daha önce intihar girişiminde bulunduğu, 111 kişinin (77 kız, 34 erkek) ise intihar girişiminde bulunmadığı (non-intihar girişimi) belirlendi. Gruplar cinsiyet açısından anlamlı farklılık göstermedi (p=0,079). İntihar girişiminde bulunan grubun yaş ortalaması (15,05±1,7 yıl), intihar girişiminde bulunmayan grubun yaş ortalamasından (14,23±2,3 yıl) anlamlı derecede yüksekti (p=0,023). İntihar girişiminde bulunan grupta annenin eğitim yılı anlamlı olarak daha düşüktü (intihar girişimi=5,6±3,5, non-intihar girişimi=7,62±4,8; p=0,026). Diğer sosyodemografik özellikler açısından gruplar arasında anlamlı bir fark yoktu. Olguların sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de gösterilmektedir.

İntihar girişiminde bulunan grupta intihar örüntüleri incelendiğinde olguların %69,2’sinin ilaç veya kimyasal alarak, %12,7’sinin yüksekten atlayarak, %10,3’ünün keserek, %7,7’sinin asarak intihar girişiminde bulunduğu belirlendi. Gruplar NSSI açısından karşılaştırıldığında intihar girişimi olan grupta NSSI oranı %67,5, intihar girişimi olmayan grupta ise %22,3 olarak bulundu (p<0,001). İntihar girişiminde bulunan grubun CDI (intihar girişimi CDI toplam puanı=29,67±10,03; non-intihar girişimi CDI toplam puanı=23,44±9,7 p=0,021) ve BAI (intihar girişimi toplam puanı= 36,1±13,32 non-intihar girişimi toplam puanı=21,89±13,29 p=0,018) puanları anlamlı derecede yüksekti. Psikiyatrik yandaş hastalıklar ise intihar girişiminde bulunan grupta %50, intihar girişiminde bulunmayan grupta ise %43,6 oranında saptandı ve gruplar arasında bu açıdan istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0,579). İntihar girişiminde bulunan grubun ek hastalıkları arasında anksiyete bozukluğu (%17,5), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) (%12,5), dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (%7,5), obsesif kompulsif bozukluk (%7,5) ve konversiyon bozukluğu (%5) yer alıyordu. İntihar girişiminde bulunmayan grupta ise eşlik eden hastalıklar arasında anksiyete bozukluğu (%12,7), dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (%12,7), TSSB (%10,9), obsesif kompulsif bozukluk (%3,7) ve konversiyon bozukluğu (%3,6) yer aldı. Çocuklukta istismar öyküsü intihar girişimi olan grupta %37,5 oranında pozitif iken intihar girişimi olmayan grupta bu oran %13,5 idi (p=0,001). Grupların klinik verileri Tablo 2’de özetlenmiştir.

Depresyon tanısı varlığında intihar girişimlerini öngörmek amacıyla yapılan ikili lojistik regresyon analizi, NSSI ve istismar öyküsünün yordayıcı olduğunu ortaya çıkardı. Sonuçlar Tablo 3’te özetlenmiştir.

TARTIŞMA

Bu çalışmada intihar girişimi olan ve olmayan MDB tanısı alan ergenlerin sosyodemografik ve klinik özelliklerini karşılaştırmayı ve intihar girişimini yordayan faktörleri araştırmayı amaçladık. Çalışmamızın sonuçları, intihar girişiminde bulunan grubun yaşının daha yüksek olduğunu, annenin eğitiminin daha az olduğunu, kendine zarar verme davranışının daha yüksek olduğunu, depresyon ve anksiyete belirtilerinin daha şiddetli olduğunu ve çocuklukta istismar öyküsünün daha yüksek olduğunu gösterdi. Ayrıca MDB tanısı alan ergenlerde NSSI varlığı ve çocukluk çağı travma öyküsünün intihar girişiminin yordayıcısı olduğu bulundu.

Gençlerde önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alan tamamlanmış intihar için bir risk faktörü olan intihar davranışı ile ilişkili faktörlerin araştırılması, intihar davranışının önlenmesi amacıyla risk altındaki bireylerin belirlenmesi ve bu bireylere yönelik uygun müdahale programlarının geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır17. Özellikle psikiyatrik bozukluğu olan bireylerde intihar girişimlerinin azaltılması çeşitli ülkelerde önemli bir halk sağlığı hedefidir18. İntihar girişimiyle ilişkisi olan en yaygın psikiyatrik bozukluğun MDB olduğu göz önüne alındığında, MDB tanısı alan ergenlerde intihar girişimiyle ilişkili faktörlerin araştırılması intiharın önlenmesine yönelik çalışmaların odak noktası olmalıdır19.

İntihar girişimi olan ve olmayan MDB tanısı alan ergenlerin sosyodemografik özellikleri karşılaştırıldığında yaş ve annenin eğitim yılı açısından farklılıklar ortaya çıktı. İntihar girişiminde bulunan grubun yaş ortalaması daha yüksekti. Çalışmalar, hem MDB hem de toplum örnekleminde yaşla birlikte artan akademik ve kişilerarası ilişkilerle ilgili stresörlerin artması, eşlik eden psikiyatrik bozukluklar ve daha şiddetli depresif semptomlardaki artış nedeniyle intihar girişimlerinin daha büyük ergenlerde daha yaygın olduğunu göstermiştir20-22. Bu sonuç, literatürde, intihar girişimlerinin daha büyük ergenler arasında daha yaygın olduğunu gösteren kanıtlarla tutarlıdır. Hem toplum örnekleminde hem de klinik örneklemde düşük ebeveyn eğitim düzeyinin ergenlerdeki intihar girişimleri ile ilişkili olduğu gösterilmiş ve ebeveyn eğitiminin ergenlerin ruhsal durumları ve intihar riski üzerindeki etkilerinin ciddi şekilde ele alınması önerilmiştir. Ayrıca bu ilişkinin kültürel, psikososyal ve/veya biyolojik faktörlere bağlı olarak farklı coğrafi ve ekonomik bağlamlarda değişebileceği anlatılmış ve ergen intihar davranışlarının klinik yönetiminde kültürel ve ailesel bağlamların dikkate alınmasının önemi vurgulanmıştır23,24. Türkiye’de depresif kız ergenlerde intihar davranışının şiddetini değerlendirmek amacıyla yapılan bir çalışmada, intihar şiddetini yordayan tek faktör olan annenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği algısının, annenin eğitim düzeyiyle ilişkili olduğu saptanmıştır25. İntihar girişiminde bulunan grupta ebeveyn eğitim düzeyinin daha düşük olduğuna dair sonucumuz, literatürde bildirilen sonuçları doğrulamaktadır. Gruplar arasında sadece anne eğitim durumunun farklılık göstermesi, kültürel ve ailesel faktörlerin etkisine bağlanabilir.

Çalışmamızın önemli bir bulgusu intihar girişiminde bulunan grupta NSSI davranışının daha yüksek oranda olmasıydı. Ayrıca önceki çalışmalarda, ergenlerde kendine zarar verme davranışını ciddi bir intihar riskinin izlediği gösterilmiştir26. NSSI’nin depresif ergenlerde intihar girişimleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ergenlerde SSRI-dirençli depresyonun tedavisi (TORDIA) çalışmasında, NSSI öyküsünün (ancak intihar girişimi değil) 28 haftalık bir süre boyunca intihar girişiminin önemli bir göstergesi olduğu bulunmuştur27. Ergen Depresyonu, Antidepresan ve Psikoterapi (ADAPT) çalışmasında, NSSI 28 haftalık bir takip süresi boyunca intihar girişimini öngörmüştür13. Depresif ergenleri 8 yıl boyunca izleyen longitudinal bir çalışmada NSSI’nin intihar davranışının güçlü bir yordayıcısı olduğu belirlenmiştir12. Literatürle tutarlı olan sonucumuz, depresyonlu ergenlerde NSSI’nin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve tedavisinin gerekliliğini vurgulamaktadır. NSSI için geliştirilmiş değerlendirme ve müdahale stratejileri intihar davranışının önlenmesini sağlayabilir.

Depresyonun şiddetine bakıldığında intihar girişiminde bulunan grupta semptom şiddetinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlendi. Literatürde depresyon şiddeti ve intihar eğilimine ilişkin sonuçlar farklılık göstermektedir. Bazı çalışmalar depresyon şiddeti ile intihar eğilimi arasında ilişki olduğunu gösterse de12,28, bazıları ise ilişkili olmadığını öne sürmektedir29. Çalışmalardan elde edilen bu farklı sonuçlar, genç bireylerde depresyon şiddeti ile intihar eğilimi arasındaki ilişkinin çok sayıda psikolojik ve sosyal faktörden etkilenmesine bağlanmaktadır. İntihar girişiminde bulunan grupta depresyon şiddetinin daha yüksek olması, intihar girişimi riskinin tanınmasında depresif bozukluk belirtilerinin şiddetini ergenlerin bakış açısından anlamanın kritik önemini vurgulamaktadır. Bu sonuçlar, bu klinik risk faktörlerini hedef alacak müdahalelere rehberlik edebilir.

İntihar girişiminde bulunan grupta anlamlı düzeyde daha şiddetli anksiyete belirtileri vardı. Ancak eşlik eden anksiyete bozukluğu açısından iki grup arasında anlamlı bir fark yoktu. Depresyonu olan genç bireylerde, psikiyatrik komorbiditeler, özellikle de komorbid anksiyete bozukluğu, intihar eğilimi ile ilişkilendirilmiştir. Fakat komorbid anksiyete bozukluğu ile ilişkili yüksek intihar eğiliminin, anksiyetenin spesifik özellikleriyle mi yoksa psikiyatrik hastalık yükündeki genel artışla mı ilişkili olduğu açıklığa kavuşturulmamıştır. Hatta bazı çalışmalar bu ilişkinin kategorik anksiyete bozukluğu tanılarından ziyade anksiyetenin spesifik belirtilerinden kaynaklanabileceğini öne sürmüşlerdir30. İlk depresif dönemini yaşayan ergenler ve genç yetişkinlerde intihar girişimleri, anksiyete ve çocukluk çağındaki kötü muamele arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmada epizodlarda anksiyete belirtilerinin intihar girişimlerini yordadığı ve aynı zamanda çocukluk çağında kötü muamele ile intihar girişimleri arasındaki ilişkide aracı rol oynadığı gösterilmiştir10. Bu sonuç, komorbid anksiyete bozukluğunun olmadığı durumlarda bile intiharı önleme stratejilerinde anksiyete belirtilerinin terapötik bir hedef olması gerektiğini düşündürmektedir.

Çalışmamızın bir diğer önemli sonucu ise intihar girişiminde bulunan grupta çocuklukta istismar öyküsü oranının daha yüksek olmasıdır. Daha önce yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar da genel olarak bu sonuçla uyumludur. Bu çalışmalar, doğru duygusal regülasyon ve baş etme yeteneklerinin gelişimini engelleyen ailesel ve çevresel koşulların yanı sıra çocuklukta istismar öyküsü olanların, travmanın HPA ekseni üzerindeki olumsuz etkisinden kaynaklanan psikososyal strese yatkınlığın artması gibi faktörlerden dolayı, intihar riskinin daha yüksek olabileceğini bildirmişlerdir10,31-33. Bu nedenlere ek olarak TSSB’nin de önemli etkileri olabilir. Çalışmamızda komorbid TSSB açısından gruplar arasında anlamlı bir fark yoktu. Ancak anksiyete bozukluğunda olduğu gibi tanı konulamasa da spesifik belirtiler üzerinden etki görülmesi mümkün olabilir. Bu nedenle istismar öyküsünün yanı sıra TSSB belirtilerini de içerecek ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Son olarak MDB’li ergenlerde intihar girişiminin yordayıcılarını araştırdık. NSSI ve çocuklukta istismar öyküsünün intihar girişimini öngördüğünü bulduk. MDB’li ergenlerde intihar girişiminin yordayıcılarını inceleyen bir takip çalışmasında, bizim sonuçlarımıza benzer şekilde, NSSI öyküsü ve fiziksel ve/veya cinsel istismar öyküsünün önemli yordayıcılar olduğu bulunmuştur27. Ayrıca önceki çalışmalar, bu iki öngörücü faktörün (NSSI ve çocuklukta istismar öyküsü) sıklıkla bir arada bulunduğunu ve istismar öyküsünün NSSI için risk oluşturduğunu göstermiştir34. Çocukluk çağındaki istismar, duygu regülasyon stratejilerinin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir ve yetersiz duygu düzenleme stratejileri, NSSI’nin bir duygu başa çıkma davranışı biçimi olarak kullanılma riskini artırabilir35. Bu sonuç, MDB’li ergenlerde NSSI ve istismar öyküsünün acil değerlendirme ve tedavi gerektirebileceği konusuna dikkat çekmelidir. Ayrıca bu yakından ilişkili durumlar için ortak risk ve koruyucu faktörlerin dikkate alınması, altta yatan ortak mekanizmalara yönelik müdahalelerin (duygu regülasyonundaki zorluklar gibi) tedavi planına dahil edilmesinin gerekliliğine işaret etmektedir.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

Çalışmamızın sonuçları bazı sınırlılıklar dikkate alınarak yorumlanmalıdır. Çalışmamızın kesitsel dizaynı nedeniyle, sosyodemografik-klinik özellikler ile intihar girişimi arasında longitudinal bir ilişkinin olup olmadığı tespit edilememiştir. Çalışmamızda yapılandırılmış görüşme araçları kullanılmamış olup, DSM-5’e dayalı klinik görüşmeler kullanılmıştır. İntiharın değerlendirilmesinde bir ölçek kullanılmadı ve hasta dosyalarından elde edilen bilgilere dayanıldı. Bu nedenle intihar düşüncesi net olarak izole edilememiştir ve bu konuda spesifik bir veri sunulamamıştır. Son olarak, bir TSSB ölçeğinin olmayışı önemli bir sınırlılıktır. Bu nedenle MDB’de intihar girişimleri ile çocukluk çağı istismar öyküsü ile yakından ilişkili olan TSSB belirtileri arasındaki ilişkiyi değerlendiremedik.

SONUÇ

İntihar girişimleri MDB tanısı alan ergenler için önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu genç bireylerde intihar girişimiyle ilişkili faktörlerin daha iyi anlaşılması, erken müdahale için hedeflerin belirlenmesine ve daha etkili önleme stratejilerinin oluşturulmasına yardımcı olabilir. Özellikle kendine zarar verme davranışlarının varlığı ve çocuklukta istismar öyküsü intihar girişimleri için bir uyarı işareti olmalı ve intihar girişimlerinin önlenmesi için ele alınmalıdır. MDB’li ergenlerde intihar girişimlerinin nedenlerinin anlaşılması ve bu davranışların klinik öngörüsü ve önlenmesine yönelik uygulanabilir stratejiler geliştirilmesi için longitudinal çalışmalara ihtiyaç vardır. Özellikle spesifik psikiyatrik semptomların veya semptom ağlarının analizini içeren gelecekteki araştırmalar, MDB’li ergenler arasındaki intihar eğilimini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Etik

Etik Kurul Onayı: Çalışma onayı Atatürk Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Çalışmalar Etik Kurulu’ndan alınmış olup, Helsinki Bildirgesi ve İyi Klinik Uygulamalar prensiplerine uygun olarak yürütülmüştür (karar numarası: B.30.2.ATA.0.01.00/506, tarih: 30.06.2022).

Hasta Onayı: Retrospektif çalışmadır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir. 

Yazarlık Katkıları

Cerrahi ve Medikal Uygulama: E.Y.D., M.A.A., A.B., H.D., Konsept: E.Y.D., M.A.A., H.D., Dizayn: E.Y.D., M.A.A., H.D., Veri Toplama veya İşleme: E.Y.D., M.A.A., A.B., H.D., Analiz veya Yorumlama: E.Y.D., M.A.A., A.B., H.D., Literatür Arama: E.Y.D., M.A.A., A.B., Yazan: E.Y.D., M.A.A., A.B.

Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.

Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.

References

1
American Psychiatric Association D, Association AP. Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5. vol 5. American psychiatric association Washington, DC; 2013.
2
Avenevoli S, Swendsen J, He JP, Burstein M, Merikangas KR. Major depression in the national comorbidity survey-adolescent supplement: prevalence, correlates, and treatment. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2015;54:37-44.
3
Auerbach RP, Tsai B, Abela JR. Temporal relationships among depressive symptoms, risky behavior engagement, perceived control, and gender in a sample of adolescents. Journal of research on adolescence. 2010;20:726-47.
4
Fröjd SA, Nissinen ES, Pelkonen MU, Marttunen MJ, Koivisto AM, Kaltiala-Heino R. Depression and school performance in middle adolescent boys and girls. J Adolesc. 2008;31:485-98.
5
Ribeiro JD, Huang X, Fox KR, Franklin JC. Depression and hopelessness as risk factors for suicide ideation, attempts and death: meta-analysis of longitudinal studies. Br J Psychiatry. 2018;212:279-86.
6
Nock MK, Green JG, Hwang I, McLaughlin KA, Sampson NA, Zaslavsky AM, et al. Prevalence, correlates, and treatment of lifetime suicidal behavior among adolescents: results from the National Comorbidity Survey Replication Adolescent Supplement. JAMA Psychiatry. 2013;70:300-10.
7
Rey JM, Bella-Awusah TT, Liu J. Dépression de l’enfant et de l’adolescent. Rey, JM, IACAPAP e-Textbook of Child and Adolescent Mental Health. 2012. Available from: https://iacapap.org/_Resources/Persistent/7ab800bfe028ae766e96c066fd2bf998aeaa2081/E.1-Depression-FRENCH-2015.pdf
8
van Velzen LS, Toenders YJ, Kottaram A, Youzchalveen B, Pilkington V, Cotton SM, et al. Risk Factors for Suicide Attempt During Outpatient Care in Adolescents With Severe and Complex Depression. Crisis. 2023;44:232-9.
9
Consoli A, Peyre H, Speranza M, Hassler C, Falissard B, Touchette E, et al. Suicidal behaviors in depressed adolescents: role of perceived relationships in the family. Child Adolesc Psychiatry Ment Health. 2013;7:8.
10
Chen H, Li W, Cao X, Liu P, Liu J, Chen X, et al. The Association Between Suicide Attempts, Anxiety, and Childhood Maltreatment Among Adolescents and Young Adults With First Depressive Episodes. Front Psychiatry. 2021;12:745470.
11
Moller CI, Davey CG, Badcock PB, Wrobel AL, Cao A, Murrihy S, et al. Correlates of suicidality in young people with depressive disorders: A systematic review. Aust N Z J Psychiatry. 2022;56:910-48.
12
Tuisku V, Kiviruusu O, Pelkonen M, Karlsson L, Strandholm T, Marttunen M. Depressed adolescents as young adults - predictors of suicide attempt and non-suicidal self-injury during an 8-year follow-up. J Affect Disord. 2014;152-154:313-9.
13
Wilkinson P, Kelvin R, Roberts C, Dubicka B, Goodyer I. Clinical and psychosocial predictors of suicide attempts and nonsuicidal self-injury in the Adolescent Depression Antidepressants and Psychotherapy Trial (ADAPT). Am J Psychiatry. 2011;168:495-501.
14
Kovacs M. Rating scales to assess depression in school-aged children. Acta Paedopsychiatr. 1981;46:305-15.
15
Oy B. Cocuklar icin Depresyon Olcegi gecerlik ve guvenirlik calismasi. Turk. Psikiyatri Dergisi. 1991;2:137-40.
16
Ulusoy M, Sahin NH, Erkmen H. Turkish version of the Beck Anxiety Inventory: psychometric properties. Journal of cognitive psychotherapy. 1998;12:163.
17
Shain BN; American Academy of Pediatrics Committee on Adolescence. Suicide and suicide attempts in adolescents. Pediatrics. 2007;120:669-76.
18
Service UPH. The Surgeon General’s call to action to prevent suicide. Washington, DC; 1999.
19
Li XY, Tabarak S, Su XR, Qin Z, Chai Y, Zhang S, et al. Identifying clinical risk factors correlate with suicide attempts in patients with first episode major depressive disorder. J Affect Disord. 2021;295:264-70.
20
Cho S-J, Jeon H-J, Kim J-K, Suh T-W, Kim S-U, Hahm B-J, et al. Prevalence of suicide behaviors (suicidal ideation and suicide attempt) and risk factors of suicide attempts in junior and high school adolescents. Journal of Korean Neuropsychiatric Association. 2002:1142-55.
21
Barbe RP, Williamson DE, Bridge JA, Birmaher B, Dahl RE, Axelson DA, et al. Clinical differences between suicidal and nonsuicidal depressed children and adolescents. J Clin Psychiatry. 2005;66:492-8.
22
Brent DA, Baugher M, Bridge J, Chen T, Chiappetta L. Age- and sex-related risk factors for adolescent suicide. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 1999;38:1497-505.
23
Chen PJ, Mackes N, Sacchi C, Lawrence AJ, Ma X, Pollard R, et al. Parental education and youth suicidal behaviours: a systematic review and meta-analysis. Epidemiol Psychiatr Sci. 2022;31:e19.
24
Assari S, Boyce S, Bazargan M, Caldwell CH. African Americans’ Diminished Returns of Parental Education on Adolescents’ Depression and Suicide in the Adolescent Brain Cognitive Development (ABCD) Study. Eur J Investig Health Psychol Educ. 2020;10:656-68.
25
Kafali HY, Işık A, Ocakoglu BK, Kardaş B, Kardaş Ö, Müjdecioğlu Demir G, et al. Depresif kız ergenlerde intihar davranışının şiddeti, algılanan cinsiyet eşitliği ve çocukluk çağı travmalarının ilişkisi: Türkiye’nin bölgelerine göre farklılıklar. Klinik Psikiyatri Dergisi. 2022;25.
26
Hawton K, Saunders KE, O’Connor RC. Self-harm and suicide in adolescents. Lancet. 2012;379:2373-82.
27
Asarnow JR, Porta G, Spirito A, Emslie G, Clarke G, Wagner KD, et al. Suicide attempts and nonsuicidal self-injury in the treatment of resistant depression in adolescents: findings from the TORDIA study. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2011;50:772-81.
28
Soylu N, Taneli Y, Taneli S. Depresyonu Olan Ergenlerde İntihar Davranışını Etkileyen Sosyal, Emosyonel ve Kognitif Faktörlerin Araştırılması. Archives of Neuropsychiatry/Noropsikiatri Arsivi. 2013;50:352-9.
29
Zhang S, Chen JM, Kuang L, Cao J, Zhang H, Ai M, et al. Association between abnormal default mode network activity and suicidality in depressed adolescents. BMC Psychiatry. 2016;16:337.
30
Tuisku V, Pelkonen M, Karlsson L, Kiviruusu O, Holi M, Ruuttu T, et al. Suicidal ideation, deliberate self-harm behaviour and suicide attempts among adolescent outpatients with depressive mood disorders and comorbid axis I disorders. Eur Child Adolesc Psychiatry. 2006;15:199-206.
31
Dias de Mattos Souza L, Lopez Molina M, Azevedo da Silva R, Jansen K. History of childhood trauma as risk factors to suicide risk in major depression. Psychiatry Res. 2016;246:612-6.
32
Kuhlman KR, Geiss EG, Vargas I, Lopez-Duran NL. Differential associations between childhood trauma subtypes and adolescent HPA-axis functioning. Psychoneuroendocrinology. 2015;54:103-14.
33
Kessler RC, McLaughlin KA, Green JG, Gruber MJ, Sampson NA, Zaslavsky AM, et al. Childhood adversities and adult psychopathology in the WHO World Mental Health Surveys. Br J Psychiatry. 2010;197:378-85.
34
Thomassin K, Shaffer A, Madden A, Londino DL. Specificity of childhood maltreatment and emotion deficit in nonsuicidal self-injury in an inpatient sample of youth. Psychiatry Res. 2016;244:103-8.
35
Qian H, Shu C, Feng L, Xiang J, Guo Y, Wang G. Childhood Maltreatment, Stressful Life Events, Cognitive Emotion Regulation Strategies, and Non-suicidal Self-Injury in Adolescents and Young Adults With First-Episode Depressive Disorder: Direct and Indirect Pathways. Front Psychiatry. 2022;13:838693.