ÖZET
Amaç:
Dünya genelinde, teknolojik gelişmeler ile birlikte ülkeler arası iş birliklerinin, alışverişin, bilgi ve kültürel paylaşımların artması ile beraber bulaşıcı hastalıkların da yayılması kaçınılmaz olmuştur. Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi hızla yayılırken hastalığın tanımı, bulaş yolları ve alınan önlemler değiştikçe tüm dünyada stres ve kaygı yaratmıştır. Sosyal izolasyonun çözüm olarak görüldüğü bu günlerde gençlerin en çok etkilenen sosyal gruplardan biri olduğu görülmüştür. Bu çalışma kapsamında, üniversiteye giden gençlerin eğitim ve sosyal yaşam koşullarının derinden değişmesi ile algıladıkları stres ve sosyal iletişim gereksinimlerinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Sosyalleşme gereksinim ve stres düzeylerinin üniversite okuyan öğrencilerde belirlenmesi için Algılanan Stres ve Sosyal İletişim Gereksinim ölçekleri kullanılarak Türkiye genelinde farklı bölgelerdeki üniversite ve farklı bölümlerde okuyan öğrencilere ulaşıldı. Web tabanlı anket uygulanarak 402 öğrencinin demografik özellikleri, Algılanan Stres Ölçeği ve Sosyal İlişki Gereksinimi Ölçeği puanları toplandı.
Bulgular:
COVID-19 sürecinde üniversite öğrencilerinin stres ve sosyal gereksinim skorlarının arttığı görüldü. Kız öğrencilerin algıladıkları stres erkek öğrencilerden daha yüksek bulundu (p<0,001), bölgeler ve bölümler arasında anlamlı bir farka rastlanmadı.
Sonuç:
Yeni normalleşme sürecinde tüm dünyadaki üniversite öğrencilerinin eğitim ve öğretim hayatları için kaygı, stres ve gereksinim parametrelerinin etkilendiğinin göz önüne alınmasına ve psikolojik durumlarının iyileştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
GİRİŞ
Teknolojik değişimler ile ülkeler arasındaki iş birliği ve alışverişin hız kazandığı bu çağ, hastalıkların da kendilerine kolayca ve hızlıca bulaş yolu bulmasına zemin hazırlamıştır. Bunun en güzel örneği günümüzde hala etkisini sürdürmekte olan ve Çin Wuhan’da başlayan Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisidir. Hastalık hızla tüm dünyayı etkisi altına almış, olgu ve ölüm sayılarının artması ile 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalık pandemi olarak ilan edilmiştir1.
Hastalığın toplum üzerinde başta sağlık olmak üzere sosyal ve psikolojik açıdan etkileri hissedilmiştir. Yaşamsal düzenin belirsiz ve ani değişimi günlük işleyişleri, eğitim ve çalışma hayatındaki olağan durumun değişmesi ise sosyolojik yapıyı etkilemiş ve bu da bazı küresel sorunları beraberinde getirmiştir2. Ülkeler kaliteli, adil ve kesintisiz eğitim sağlamanın yolunu aramışlar ve yüz yüze eğitim yerini çevrimiçi eğitime bırakmıştır2,3. Zorunlu sosyal izolasyonun ilköğretimden yükseköğretime kadar her aşamada öğrenme, gelişme ve iletişim üzerinde olumsuz etkileri olduğu, özellikle genç nüfusun ruh sağlığı sorunlarının en az iki katı arttığı, depresyon ve anksiyetenin ise yetişkinlere kıyasla %30-80 arasında arttığı ifade edilmiştir4,5.
Genç yetişkinlerin hayatlarında karşılaştıkları değişikliklere ve zorluklara çözüm üretme bakımından yeni deneyimler kazandıkları üniversite döneminde, topluma oranla daha yüksek düzeyde kaygı, depresyon, madde kullanımı ve düzensiz beslenme sergiledikleri bildirilmekte, epidemi ve pandemi gibi halk sağlığı açısından acil durumlarda da kaygı, korku, endişe gibi parametrelerinde anlamlı değişimler olduğu ileri sürülmektedir6-8. COVID-19 pandemisinde üniversite öğrencilerinin çevrimiçi derslere ve sınav düzenine adapte olmaya çalıştıkları, hem düzenlerinin bozulması hem de yeni koşulların eşit olmaması nedeniyle psikolojik olarak en çok etkilenen gruplardan biri olduğu gözlenmiştir9. COVID-19 sürecinde üniversite öğrencilerinin depresyon ve kaygı düzeylerinde anlamlı artışlar olduğunu belirten, ayrıca genel intihar eğiliminde artış bildiren, uyku miktarının arttığını ama kalitesinin kötüleştiğini ve yaşam kalitesinde düşüş olduğunu gözlemleyen çalışmaların olması konunun ciddiyetini de gözler önüne sermektedir10,11. Söz konusu üniversite öğrencileri olunca stresin sağlık, duygular, öğrenme, bellek üzerindeki olumsuz etkileri de ayrıca önem kazanmaktadır12. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan ve farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencilerinin COVID-19 döneminde algıladıkları stres ve sosyal izolasyon gereksinimlerinin incelendiği çalışmaların kısıtlı olduğu gözlemlenmiştir13. Bu çalışmada etkileri devam eden bu pandemi sürecinde, üniversite öğrencilerinin psikolojik durumları ve sosyal ilişki gereksinimlerinin, bazı demografik özelliklere göre ayrıntılı irdelenmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışma prospektif olarak dizayn edildi ve alan yazın incelenerek oluşturulan web tabanlı anket kullanılarak gerçekleştirildi. Ankete, üniversite öğrencilerinin sosyal medya grupları aracılığı ile ulaşılan gönüllü katılımcılar dahil edildi. Anket, ilk bölümünde çalışmanın amacı ve bilgilendirme metni olan “okudum, onaylıyorum” seçeneğine evet dedikleri takdirde devam edebilecekleri bir düzende gerçekleştirildi. Katılımcılara kişisel ve iletişim bilgilerinin alınmadığı, anket içindeki soruların zorunlu tutulmadığı ve istedikleri zaman ayrılabilecekleri de bilgilendirme metninde beyan edildi.
Çalışma Evreni ve Örneklem
Örnekleme kriterleri belirlenirken pandemi koşullarından sosyal anlamda şiddetli etkilenen gruplar değerlendirildi ve alan yazın değerlendirmelerine göre gençlerde karar kılındı. Üniversiteye giden ve gitmeyen gençlerin sosyoekonomik kriterleri aynı olmadığı için eğitim hayatının içinde bulunmayan gençler örnekleme dahil edilmedi ve amacımıza yönelik olan veri setinin homojen ve sağlıklı bir şekilde elde edilmesi amacıyla üniversiteye gidenlerin genel yaş aralığını kapsayan, 18-25 yaş aralığı seçildi.
Evren olarak seçilen üniversiteye yerleşen 921.886 veya halihazırda öğrenci olan yedi buçuk milyondan fazla üniversite öğrencisi esas alınarak, popülasyon ortalaması ve varyansı bilinmiyorken %95 güvenilirlik ve %5 güven aralığı ile örneklem sayısı olarak en az 385 kişiye ihtiyaç olduğu belirlendi14.
Veri
Türkiye genelinde 1 Ocak-29 Şubat 2020 tarihleri arasında web tabanlı anket aracılığı ile 18-25 yaş aralığındaki üniversite öğrencilerine ulaşıldı. Üniversite öğrencilerinin Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) skorları ve Sosyal İlişki Gereksinimi Ölçeği (SİGO) skorları ölçüldü ve etkisi olabileceği düşünülen demografik parametreler (yaş, cinsiyet, fakülte, ikametgah bölgesi, aylık gelir düzeyi ve aile COVID-19 geçmişi) de ankete eklendi. Toplanan 407 ankette demografik özelliklerini ve ölçek sorularının büyük bir çoğunluğunu boş bıraktıkları için 5 kişi veri setinden çıkartıldı ve 402 kişi ile incelemeler ve analizler gerçekleştirildi. Ölçek sorularından bazıları boş bırakıldığı için ASÖ ölçeği 399 kişi, SİGO 390 (yakınlık duyma alt ölçeği 390, samimiyet alt ölçeği 393) kişi ile çalışıldı, boşluk doldurma yöntemine gidilmedi.
Algılanan Stres Ölçeği
ASÖ, “Perceived Stress Scale” orijinal ismi ile Cohen ve ark.15 tarafından 1983 yılında geliştirilmiş, Türkçe adaptasyonu 2013 yılında Eskin ve ark.16 tarafından yapılmıştır.
On dört maddeden oluşan ASÖ, bireyin yaşadığı durumların ne kadar stresli algılandığını ölçebilmek için oluşturulmuştur. Bireylere, her bir maddeyi “Hiçbir zaman (0)” ile “Çok sık (4)” arasında değerlendirecek 5’li likert tipi ölçek uygulanmaktadır. Ölçekte olumlu ifade içeren 7 madde (4., 5., 6., 7., 9., 10. ve 13.) tersten değerlendirilmektedir. ASÖ-14 ölçeğinin toplam puanı 0 ile 56 arasında değişmekte ve artan puan bireyin algıladığı stresin fazla olduğuna işaret etmektedir.
Sosyal İlişki Gereksinimi Ölçeği
Richer ve Vallerand17 (1996) tarafından Özerklik Teorisi (Self-Determination Theory) temelinde geliştirilen bir ölçek olup orijinal formu İngilizce olarak Kanada’da “The Need for Relatedness Scale-10” adıyla geliştirilmiştir. Karagüven ve ark.18 tarafından 2020 yılında SİGÖ-10 adı ile Türkçe’ye adaptasyonu yapılmıştır.
SİGO-10 bireylerin bulunduğu farklı ortamlardaki sosyal ilişki düzeylerini değerlendirmek için oluşturulmuş, 5 tanesi (1., 3., 5., 7., 9. numaralı maddeler) “samimiyet” (acceptance-kabul), 5 tanesi (2., 4., 6., 8., 10. numaralı maddeler) “yakınlık” (intimacy) alt boyutu olacak şekilde 10 maddeden oluşan bir ölçektir. Ölçeğin başındaki ifade (iş arkadaşlarımla, okul arkadaşlarımla gibi) değiştirilerek ölçeğin farklı ortamlarda rahatlıkla kullanılabilmesi sağlanmıştır. Her madde 1 (kesinlikle katılmıyorum) ve 7 (kesinlikle katılıyorum) arasında değerlendirilmektedir. SİGO-10 ölçeğinin puanları 10 ile 70 arasında değişmekte olup, artan ölçek puanı sosyal ilişki düzeyinin yüksek olduğunu ifade etmektedir.
Bu çalışma için, Haliç Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 24.12.2020 tarihinde 242 sayı ile resmi onay alınmıştır.
İstatistiksel Analiz
Tanımlayıcı istatistik sonuçları kategorik değişkenler için sıklık ve yüzde olarak, sürekli değişkenler için ortalama, standart sapma, medyan, minimum ve maksimum olarak verildi. Sürekli değişkenlerin normallik dağılımını incelemek için Shaphiro-Wilk test sonuçlarına bakıldı ve iki grup arasındaki sürekli değişken karşılaştırılması, veriler normal dağılıyor ise Independent Samples t-test, normal dağılmıyorsa Mann-Whitney U test ile yapıldı. Değişkenler arasındaki korelasyonun incelenmesinde değişkenlerin dağılımına göre Pearson veya Spearman’s korelasyon analizi uygulandı. Ölçeklerin Cronbach’s alfa değerleri verilip, faktör analizi yardımı ile temel bileşenler, faktör yükleri ve açıklanan varyans katsayıları da hesaplandı. İstatistik analizler Statistics Package for Social Sciences 24.0 versiyonu ve R programlama dili (4.0.3 versiyonu) “psych” paket programı ile yapıldı ve sonuçların değerlendirilmesinde p<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilerek yorumlandı.
BULGULAR
Çalışmaya katılan 402 öğrencinin demografik özellikleri Tablo 1’de sunulmuştur. Öğrencilerin ortalama yaşı 20,22±1,58 yıl olup, 139 erkek öğrenci [20,34±1,76 20 (18-25) yıl] ve 263 kız öğrenci [20,16±1,48 20 (18-25) yıl] arasında yaş bakımından anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,587). Katılan öğrencilerin %28,6’sında ailede COVID-19 öyküsü bulunurken, %71,4’ünde bulunmadı.
ASÖ ve SİGO ölçek puanları Tablo 2’de sunulmuş ve ortalamalarının, ölçeklerin orta değerlerinin (ASÖ için 28, SİGO için 40) üstünde olduğu görülmüştür. ASÖ için Cronbach’s alfa değerleri %87, SİGO için %97 olarak hesaplandı ve ölçeklerin yüksek güvenilirliğe sahip olduğu bulundu (Tablo 2)19.
Ölçek skorlarının demografik özelliklere göre irdelenmesi sonucunda sadece cinsiyetler arasında ASÖ skorları bakımından anlamlı bir fark bulundu (p<0,001). Kız öğrencilerin ASÖ skorlarının, erkek öğrencilerin ASÖ skorlarından daha yüksek olduğu görüldü (Tablo 3).
Grup kıyaslamalarında hem anlam bütünlüğü hem de istatistiksel analizlerde sorun oluşturmaması için, okuduğu fakülte “tıp fakültesi öğrencisi ve diğer”, ayrıca “tıp fakültesi ile beraber sağlık bilimleri fakültesi öğrencileri ve diğer”; ikametgah bölgesi “Marmara bölgesi ve diğer”; ve gelir durumu “düşük (<2.200) ve yüksek (≥2.200)” şeklinde gruplamalar yapıldı. Ailede COVID-19 öyküsü olanlar ve olmayanlar arasında, tıp fakültesi öğrencileri ve diğer üniversite öğrencileri arasında, ayrıca tıp fakültesi ile beraber sağlık bilimleri fakültesi öğrencileri ve diğer üniversite öğrencileri arasında, Marmara bölgesinde ve diğer bölgelerde ikamet edenler arasında gelir durumu düşük ve yüksek olanlar arasında, ASÖ, SİGO ve SİGO alt ölçekleri (samimiyet ve yakınlık) bakımından anlamlı fark bulunmadı (Tablo 3, Tablo 4).
Tıp fakültesi öğrencileri kendi içinde incelendiğinde, kız öğrencilerin stres düzeylerinin erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu ancak ailede COVID-19 öyküsü, gelir durumu ve ikametgah bölgesine göre anlamlı fark olmadığı bulundu (p<0,001, 0,780, 0,949, p 0,420, sırasıyla).
İki ölçek arasında birlikte değişim bağı incelediğinde, SİGO ile ASÖ arasında anlamlı, ters yönde, çok güçsüz bir ilişki bulundu (p<0,001, -0,208). Sadece erkek katılımcılarda bu ilişkinin anlamsız, kız öğrencilerde ise anlamlı, ters yönde ve çok güçsüz (-0,237) olduğu gözlemlendi. COVID-19 öyküsü bakımından incelendiğinde ise anlamlı, ters yönde ve COVID-19 öyküsü olmayanlarda çok güçsüz iken öykü olanlarda biraz daha yüksek olsa da güçsüz bir ilişki bulundu (sırasıyla -0,167, -0,344) (Tablo 5).
Faktör Analizi, Temel Bileşenler Analizi
- SİGO ölçeği için Cronbach’s alfa %97, açıklanan varyans %76, Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) değeri 0,952, Bartlett’s test of Sphericity analiz sonucu p<0,001 şeklinde bulundu. Bileşen katsayıları minimum 0,718 ve maksimum 0,926 arasında değişti.
Alt ölçekleri için Cronbach’s alfa değerleri, Samimiyet alt ölçeği için %94, Yakınlık Duyma alt ölçeği için %93 olarak gözlemlendi.
- ASÖ ölçeği için Cronbach’s alfa %87, açıklanan varyans %54, KMO değeri 0,905, Bartlett’s test of Sphericity sonucu p<0,001 olarak hesaplandı.
TARTIŞMA
Farklı coğrafi bölge ve farklı bölümlerden ankete katılan, yaş ortalaması 20,22±1,5 yıl ve %65,4’ü kız öğrenci olan 402 üniversite öğrencisinin COVID-19 pandemi süresince rutin düzenlerinin etkilenmiş olduğunu ortaya koyan ve dijital dönüşümlere uyum sağlamada yaşadıkları stres ve sosyal ilişki düzeylerinin ölçüldüğü çalışmamızda kız öğrencilerin ASÖ puanının erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu bulundu.
Savage ve ark.’nın20 üniversite öğrencilerinin pandemi sırasında ruh sağlığı ve fiziksel davranışları üzerinde yaptıkları prospektif kohort çalışma sonucunda, topluma nazaran daha duyarlı olan gençlerin, öğrencilerin ve kadınların ruh sağlığında düşüş, stres ve sedanter durumlarında artış gözlemlenmiş ve ASÖ ölçeği kullanılarak kız öğrencilerin erkek öğrencilerden daha stresli oldukları ifade edilmiştir. Çalışmada kız öğrencilerin ASÖ puanı daha yüksek olup alan yazın ile uyumlu bulunmuştur.
Sadece tıp fakültesi öğrencileri kendi içinde irdelendiğinde de kız öğrencilerin stres düzeylerinin erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu bulundu, fakat gelir durumu bakımından anlamlı bir fark bulunmadı. Torun ve Torun’un21 tıp fakültesinde okuyan öğrenciler ile yaptıkları çalışmada da kız öğrencilerin algıladıkları stres düzeyi, erkek öğrencilerininkinden daha yüksek bulunmakla beraber düşük gelirin de öğrencilerin algıladıkları stres ve kaygı üzerinde etkili olduğu vurgulanmıştır. Tek merkezli ve sadece tıp fakültesinde okuyan öğrenciler ile yapılan çalışmada anlamlı bulunan gelir düzeyinin, Türkiye genelindeki tıp fakültelerinde okuyan öğrenciler açısından bakıldığında COVID-19 üzerindeki anlamlılığını yitirdiği, Türkiye’deki tüm bölge ve bölümlerde okuyan öğrenciler arasında ise trend düzeyde olduğu gözlemlenmiştir. Gelir durumuna bağlı olarak algılanan stres ile ilgili daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu düşünülmektedir.
Tuğut ve ark.’nın22 bir üniversitenin tıp fakültesi hariç sadece sağlık alanında okuyan 295 üniversite öğrencisiyle web tabanlı anket ile yürüttüğü COVID-19 dönemi algılanan stres çalışmasında ve Bayar ve ark.’nın23 sadece Mardin Artuklu Üniversitesi’nde sağlık alanında okuyan öğrencilerin ağırlıklı olduğu 565 öğrenci ile yaptıkları algılanan stres çalışmasında, ASÖ puanlarının orta düzeyin üstünde olduğu ifade edilmiştir.
COVID-19 öncesi, 2017 yılında Hancıoğlu24 tarafından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi işletme bölümü öğrencileri ile yapılmış çalışma ile kıyaslandığında, COVID-19 döneminde üniversite öğrencilerinin algıladıkları stresin daha da arttığı bulunmuştur. Eskin ve ark.16 tarafından 2013 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Aydın Sağlık Yüksek Okulu ve Fen-Edebiyat Fakültesinde okuyan öğrenciler ile yapılan ASÖ validasyon çalışmasında da pandemi sürecinde üniversite öğrencilerinin algıladıkları stres puanlarının daha da yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Türkiye genelinde sağlık ve sağlık alanı dışında diğer bölümlerde ve bölgelerde okuyan öğrencileri de kapsayan çalışmamızda üniversite öğrencilerinin COVID-19 döneminde ASÖ puanının daha da yüksek olduğu gözlemlendi. Üniversite öğrencilerinin cinsiyet hariç bulundukları bölge, okul, bölüm ve gelir düzeyinden bağımsız olarak pandemiden negatif anlamda etkilendikleri sonucuna varıldı.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinin pandemi öncesi stres ve sosyal ilişki durumlarının bilinmemesi çalışmanın kısıtlılığı olarak belirlenmiştir.
SONUÇ
Sonuç olarak çalışmamızda COVID-19 sürecinde üniversite öğrencilerinin stres ve sosyal gereksinim skorlarında artış gözlemlenmiş, bu artışın cinsiyet dışında demografik özellikler bakımından bir belirleyici olmadığı ve pandeminin getirdiği kısıtlıklardan tüm üniversite öğrenci gruplarının benzer şekilde etkilendiği açıkça gözlemlenmiştir. Üniversite öğrencilerinin geneli ile ilgili olarak ortak düzenlemelerin yapılması, eğitim ve öğretim hayatlarında kaygı ve stres parametrelerinin de göz önüne alınması ve psikolojik durumlarının iyileştirilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
Teşekkür
Bu araştırmanın başlatılmasında önemli katkıları olan Dr. Öğr. Üyesi Fulya Dal Yöntem’e, çalışmanın önemli dinamiklerine olan katkısından dolayı Dr. Öğr. Üyesi Nevra Alkanlı’ya ve değerli katılımcılarımıza bizimle zamanlarını ve fikirlerini paylaştıkları için çok teşekkür ederiz.
Etik
Etik Kurul Onayı: Bu çalışma için, Haliç Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 24.12.2020 tarihinde 242 sayı ile resmi onay alınmıştır.
Hasta Onayı: Anket çalışmasıdır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Konsept - Dizayn - Veri Toplama veya İşleme - Analiz veya Yorumlama - Literatür Arama - Yazan: A.B., A.D.U., E.U., I.B., M.M., M.S.T., M.B.Ç., U.E.C., Z.B.Y.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.